Birçok farklı ülkeden çok sayıda bilim insanının katıldığı III. Uluslararası Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Sempozyum’unda geçmişten bugüne Türk coğrafyaları arasında birçok benzerliğin tespit edildiği çalışmalar sunuldu.
Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Yeniasır ile Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Burak Gökbulut, Bosna Hersek’te Düzenlenen III. Uluslararası Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Sempozyum’unda iki bildiri sundu.
Türk coğrafyaları arasındaki inanç benzerlikleri
Kazak, Türkmen ve Kıbrıs Türklerinin Halk İnançları ile Âdetlerinin karşılaştırıldığı çalışmada, söz konusu Türk coğrafyaları arasında birçok benzerlikler tespit edildiği ve bu inanışların temelinde de ağırlıklı olarak Türklerin inanmış olduğu eski dinler, inanç sistemleri ve İslamiyet olduğu görüldüğü kaydedildi. Bununla birlikte ortak kültürün doğal bir sonucu olan söz konusu Türk inanışlarının, sosyal hayatın ve kültürün her alanında göstermiş olduğu etkiler de örneklerle ortaya kondu.
İnsanoğlunun temel ihtiyaçlarından birinin inanç olduğunu belirten Doç. Dr. Mustafa Yeniasır ile Doç. Dr. Burak Gökbulut, “Günümüze gelene kadar insanlar, farklı varlıklara, güçlere inanmışlar ve genellikle bunlara bağlı olarak birtakım uygulamalara yönelmişlerdir. İnsanoğlunun doğasında olan inanma duygusu ve insan davranışlarının bir ürünü olarak ortaya çıkan halk inançlarının temelinde geleceği bilme arzusu ile kendini güvene alma ihtiyacı gibi sebepler bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.
20 Temmuz 1974 Barış harekâtı ve Türklerin yaşadığı acılar anlatıldı
Özker Yaşın’ın “Girne’den Yol Bağladık” isimli romanının toplumsal eleştiri açısından değerlendirildiği bir diğer bildiride ise romanda Anavatan Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 tarihinde adaya düzenlemiş olduğu Barış Harekâtı esnasında Kıbrıslı Türklerin yaşadıkları çarpıcı bir şekilde okuyucuya aktarıldığı belirtildi. Bununla birlikte kitapta, Barış Harekâtı sırasında Rumların Türk köylerine baskınlar düzenleyerek, burada yaşayan vatandaşlara uygulamış oldukları işkencelerin de acı bir gerçek olarak sunulduğu aktarıldı. Türkiye’nin düzenlemiş olduğu ikinci Harekâtla da Rumların evlerini terk etmeleri ve her bir Rum köyünün adının Türkçeleştirilerek bu bölgelere Türklerin yerleştirilmesini yazarın bir sevinç tablosu olarak verdiği anlatıldı.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar ve Davranış Bilimleri Sempozyumu gerçekleşti
İLGİLİ HABERLER