KKTC Başbakanı Tatar: “Bu saatten sonra Kıbrıs’ta öyle Annan Planı zamanında düşünülen bir çözüm modeline çok uzaktayız”

Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına ilişkin soruları yanıtlayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Ersin Tatar, "Doğu Akdeniz’deki hak, çıkar ve menfaatlerimiz Türkiye ile birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bambaşka bir pozisyona getirmiştir. Bu saatten sonra Kıbrıs’ta öyle Annan Planı zamanında düşünülen bir çözüm modeline çok uzaktayız” dedi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Ersin Tatar, Kuzey Kıbrıs Turizm İşbirliği Toplantısı’na katılmak için, eşi Sibel Tatar ve beraberindeki heyetle birlikte İstanbul’a geldi. İstanbul’da çeşitli kurum ve kuruluşları ziyaret eden Tatar, Doğu Akdeniz’de yapılan petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına ilişkin önemli bilgiler paylaştı.



"Federal temelde bir anlaşmanın mümkün olmadığı ortaya çıkmıştır"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Ersin Tatar, “Kıbrıs’a ilişkin Birleşmiş Milletlerin raporlarında yer alan hususlar, her zaman şöyle bir cevap veriyoruz; bir kere dünya 5’ten ibaret değildir. Şunu kabul etmek lazım ki Kıbrıs’ta iki halk vardır. 1960 meselelerinden sonra Kıbrıs Cumhuriyeti bir yanlışlıkla tanınmaya devam edilmiş ve hala daha Birleşmiş Milletler nezdinde Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanların esasında işgal ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti tek tanınmış devlet olarak o taraflarda muamele görüyor. Dolayısıyla bizlere büyük haksızlıklar yapılıyor. Halbuki Kıbrıs’ta iki eşit halk vardır. Kıbrıs Türk halkı ile Kıbrıs Rum halkı. Dolayısıyla 20 Temmuz Barış Harekatı’ndan sonra 45 yıl geçmesine rağmen hala daha bir anlaşmaya ulaşılamamıştır. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler oturup bu meseleyi tekrar temelinden değerlendirmesi lazım. Bütün bu iyi niyet ve gerçekten gayretlere ve her türlü çabaya rağmen bir anlaşma olamıyorsa demek ki artık Kıbrıs’ta bir yol ayrımına gidilmelidir. O da nedir? İki devletli bir çözümden yana bir hedef ortaya konulması lazım. Bu da yine bir anlaşmayla, kadife ayrılık da olabilir, konfederasyon bir model de olabilir veya Avrupa Birliği çatısı altında iki devlet modeli de olabilir. Federal temelde bir anlaşmanın mümkün olmadığı ortaya çıkmıştır. Hele hele Avrupa Birliği içerisinde Türkiye’nin üçüncü ülke muamelesi görmesiyle o federal cumhuriyetin garantörü olmayacağına göre Kıbrıs Türk halkının bunu kabul etmesi mümkün değildir, diye düşünüyoruz. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler temelden, tekrar kendi değerlendirmelerini tekrar değerlendirmeleri lazım. Aksi takdirde bu haksızlık devam edecek. Bu haksızlık devam ettiği sürece de Kıbrıs’ta kalıcı, kapsamlı ve sürdürülebilir bir anlaşma olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.



“Annan Planı zamanında düşünülen bir çözüm modeline çok uzaktayız”

Koşulların değiştiğini ifade ederek konuşmasını sürdüren Tatar, “Koşullar eskiye göre bambaşka bir noktaya gelmiştir. Doğu Akdeniz’deki son gelişmeleri de dikkate aldığımızda hidrokarbon, petrol ve gaz zenginliklerini ve bir takım ülkelerin buraya duyduğu ilgi, alaka ve ekonomik bir takım meselelerle mesele içerisine girme heyecan ve hedefleri, Rum tarafının tek taraflı olarak büyük şirketlerle, ülkelerle yaptığı anlaşmalar Kıbrıs Türklerini dışlamakta. Kıbrıslı Türklerin halk ve çıkarlarını meydan okumakta ve dolayısıyla Türkiye ile birlikte hareket eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti meseleyi bambaşka bir noktaya çekebilmiştir. Bu da son aylarda söylediğimiz gibi, Doğu Akdeniz’de özellikle Kıbrıs’ın kuzeyinde ve Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte mavi vatan dediğimiz bu Doğu Akdeniz’deki hak, çıkar ve menfaatlerimiz Türkiye ile birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bambaşka bir pozisyona getirmiştir. Bu saatten sonra Kıbrıs’ta öyle Annan Planı zamanında düşünülen bir çözüm modeline çok uzaktayız. Ve şöyle diyoruz; Türkiye’de böyle söylemeye başlamıştır. Artık federal temelde bir çözüm değil, ancak iki devletli bir çözüm parametresinde Kıbrıs’ta bir anlaşma olabilir. Bunu da Birleşmiş Milletler yavaş yavaş gündeme alması gerekmektedir” şeklinde konuştu.



“Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis son derece yanlış bir açıklama yapmıştır”

Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis’ın Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlüğünü işgal olarak görmesini eleştiren Tatar, “Yunanistan başbakanı son derece yanlış bir açıklama yapmıştır. Lefkoşa’da yaptığı açıklamalar yine hiçbir şeyin değişmediğini Kıbrıs gerçeklerini göremediklerini bir kez daha ortaya çıkartmıştır. Barışa yönelik bir açıklama olmamıştır. Kıbrıs’ın gerçekleri artık iki ayrı devletten geçmektedir. Kıbrıs’ta iki ayrı halk varıdır. Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarları en az Rumların hak ve çıkarları kadardır. 1960 anlaşmalarından dolayı Türkiye’nin garantörlüğü devam etmektedir. Türkiye’nin orada işgalci olarak değerlendirilmesi son derece yanlış olmuştur. Son derece hatalı olmuştur. Barışa hiç de hizmet etmemektedir” ifadelerini kullandı.



“İki devletli bir modelin masaya gelmesi durumunda tekrar müzakere masasına oturabileceğimizi söyledik”

Müzakerelerin devam edip etmeyeceğine ilişkin soruyu yanıtlayan Tatar, “Bizim Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı bir müzakere sürecini tekrar aramaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile yaptığı görüşmede Eylül ayında New York’ta buluşulacağı ve birtakım arayışlar içerisinde olabileceği noktasında açıklamalar vardır; ama Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, biliyorsunuz iki ay önce kurulmuş koalisyon ortağımız Halkın Partisi, böyle bir zeminin olmadığını söylemekteyiz; çünkü Crans-Montana’da bir buçuk yıl önce görüşmelerin son bulmasıyla ve Türkiye’nin garantör bir ülke olarak, daha sonra Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamalarla artık o sürecin tükendiğini, dolayısıyla bir anlaşma ya da müzakere süreci tekrar başlayacaksa mutlaka yeni bir zeminin oluşması gerektiğini o da artık alternatif fikirler dediğimiz iki devletli bir modelin masaya gelmesi durumunda ancak tekrar müzakere masasına oturabileceğimizi söylemişlerdir. Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Rum kesimi Kıbrıs’ta illa federal temelli ve Türkiye’nin de garantörlüğünün olmayacağı bir pozisyonda bir anlaşmaya doğru meseleyi sürüklemeye çalışmaktadırlar. Böyle bir pozisyonda müzakere sürecinin başlayamayacağı kanaatindeyim. Günün sonunda Türk tarafı, hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin dikkatli olması gerekmektedir” dedi.



“Kıbrıs’la ilgili Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın duruşunu ve meseleye olan bakışını takdirle izlemekteyim”

Oyunun çok büyük olduğunu söyleyerek konuşmasını sürdüren Tatar, “Oyun hala daha Kıbrıs’ı Türkiye’nin elinden ve Kıbrıs Türklerinden nasıl çalarız, nasıl alırız noktasındadır. Mesele bu kadar entrikadır. Çok dikkatli olunması gerekmektedir. Hele hele Doğu Akdeniz’de yaşananlarla birlikte son yıllarda bu kadar büyük şirketlerin, dev ülkelerin Kıbrıs ile ilgili aldıkları pozisyon, yaptıkları anlaşmalar, bu bölgede iddia edildiği gibi petrol, gaz ve hidrokarbon zenginliklerinin ileri ki yıllarda ortaya çıkması ve büyük bir zenginliğe hep birlikte sahip olacağımız durumda Kıbrıs Türklerinin bir zafiyet içerisinde, ve Türkiye’nin de dışlandığı bir pozisyonda olmasına herhalde Türkiye izin vermez diye düşünüyorum. Mesele Doğu Akdeniz’in zenginliklerinin paylaşılma meselesidir. Nitekim Türk hükümetinin ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın duruşunu ve meseleye olan bakışını takdirle izlemekteyim. Dün de Milli Güvenlik Kurulunun toplantısı vardı. Kıbrıs Türklerini son derece ferahlatıcı açıklamalar yapılmıştır. O bakımdan Türk hükümetine ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum” dedi.



“Çıkarılan madenlerin pazara ulaştırılmasının tek mantıklı ve ekonomik yolu Kıbrıs ve Türkiye üzerinden borularla ulaştırılmasıdır”

Doğu Akdeniz’de yapılan petrol ve doğal gaz arama çalışmalarında bulunan madenlerin piyasaya nasıl pazarlanacağına ilişkin de konuşan Tatar, “Bununda tek ekonomik yolu Türkiye üzerindendir. Bunu ilgili bütün taraflar, paydaşlar yaptıkları değerlendirmelerde bunun en akıllı ve ekonomik yolunun Kıbrıs üzerinden, belki borularla Mısır ve Suriye, o bölgelerden, ve Türkiye üzerinden Avrupa Birliği’ne ve diğer uzak ülkelere iletilmesini, aksi takdirde bir anlaşma olmazsa Kıbrıs üzerinden Yunanistan ve daha sonra Avrupa’ya 8-9 milyar dolarlık boru döşeme gerektiğini dolayısıyla ekonomik olmayacağını, mühendislik bakımından da son derece sıkıntılı olabileceği söylenmektedir. Tek mantıklı ve ekonomik yolu Kıbrıs ve Türkiye üzerinden borularla bu zenginliklerin piyasalara ve büyük pazara ulaştırılmasıdır. Bu anlamda da bizim pozisyonumuz güç kazanmaktadır” ifadelerini kullandı.
İLGİLİ HABERLER