'Öğretmen Atamalarında Yüksek Lisans Şartı Aranmalı'

Öğretmenin günümüzde değeri yadsınamaz bir gerçek, özellikle geleceğimiz açısından büyük bir öneme sahiptirler. Gelecek nesillerin yetiştirilmesinde üstlendikleri rol, onların değerini her zaman ön planda tutmaktadır. Bu vesile ile binlerce öğretmeni yetiştiren Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Eğitim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Ahmet Küçük ile ‘Öğretmenlik Mesleği’ne dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Ahmet Hocam, ilk olarak kısaca sizi tanıyabilir miyiz? Prof Dr. Ahmet KÜÇÜK, KOÜ Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Matematik Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesiyim. Kocaeli Üniversitesi rektör yardımcısı ve aynı zamanda Eğitim Fakültesi Dekan vekili olarak görev yapmaktayım. Öğretmenlik Mesleğinin Tarihçesi ve Eğitim Sistemi İle İlgili Bizi Bilgilendirir misiniz? Öğretmen, genel anlamda, öğrenmeye rehberlik eden kişi demektir. Tarihte ilk öğretmen, M.Ö. 384-322 yılları arasında yaşamış olan, fizik, gökbilim, felsefe, zooloji, mantık, siyaset ve biyoloji gibi konular üzerine eserler veren ve Büyük İskender’in de öğretmenliğini yapmış olan, Yunan filozof Aristo kabul edilir. Ülkemizde öğretmenlik mesleği, bin yıl öncesine giden uzun bir geçmişe dayanır. Bu bin yıllık süreçte, Türkiye'deki öğretmenlik mesleğini, Selçuklu dönemi, Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi gibi üç kategoride ele alırsak, şunları söyleyebiliriz: Selçuklu döneminde öğretmenlik mesleği genel olarak, “ hocalık, imamlık ve müezzinlik” gibi din adamlığı üzerine ve dinsel ağırlıklı bir meslek niteliğindeydi. Osmanlı döneminde öğretmenlik mesleği ise 15.Yüzyılın ortalarına kadar Selçuklu dönemindeki ile hemen hemen aynıydı. Fakat Osmanlı döneminde ilk kez Fatih Sultan Mehmet, öğretmenlik mesleğinde, dini derslerin yanında pozitif bilimlere de önem verilmesini istemiş ve bu konuda da çok önemli adımlar atmıştır. Bu adımlar, öğretmenlik mesleğine ilişkin atılan ilk gerçek somut adımlardır. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethinden sonra 16 adet medreseyi barındıran ilk büyük külliyeyi inşa etmiştir. Fetihten sonra İstanbul’da kurulan ve Fatih külliyesi içinde yer alan Sahn-ı Seman Medresesi (şu anki İstanbul Üniversitesi), eğitim kurumları arasında en üst düzeyde eğitim veren kurumdu. Sahn-ı Seman aynı zamanda ilk Türk yükseköğretim kurumudur. Sahn-ı Seman’da; Kur‘an, hadis, kelam, fıkıh, tefsir gibi dini bilimler ile fizik, kimya, matematik ve astronomi gibi pozitif bilimlerden oluşan dersler verilmiştir. Bu dönemde Ali Kuşçu, Sinan Paşa, Ahmet Paşa gibi birçok bilim insanı da yetişmiştir. 18.Yüzyılın ikinci yarısında başlayan yenileşme hareketi ve batılılaşma ile 16 Mart 1848’de Dârülmuallimîn adında öğretmen okulları açılmıştır. Açılan bu okulla birlikte öğretmenlik, kendine özgü bir meslek olma sürecine girmiş ve yenilikçi bir nitelik kazanmaya başlamıştır. Cumhuriyet döneminde ise öğretmenlik mesleği, 13 Mart 1924'te çıkarılan, “Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu” ile yasal bir meslek niteliğine kavuşmuştur. 1926 yılında ise çıkan bir kanunla iki tip öğretmen okulu oluşturulmuştur. Bunlardan birincisi, Darülmuallimin devamı şeklindeki “Şehir Öğretmen Okulları” ve yeni açılan “Köy Öğretmen Okulları” dır. Bu okullarda istenilen başarı elde edilememesi nedeniyle, 1933 yılında kapatılmıştır. 1 Kasım 1928 de yeni harflerin kabulünden sonra da halkın okur-yazar olması için, ülkemizde eğitim seferberliği başlatılmış ve bu amaçla halk eğitimleri kurumları adında “Millet Mektepleri” kurulmuştur. 24 Kasım 1928’de “Millet Mektepleri Yönetmeliği”, yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, bu okulların Genel Başkanlığını ve “Başöğretmenliği”ni üstlenmiştir. Ülkedeki öğretmen ihtiyacını karşılayabilmek için 1937 yılında “Köy Eğitmenleri” kanunu çıkartılarak; askerliğini çavuş olarak yapan ya da ilkokul mezunu kişiler belli bir eğitimden geçirilerek “Eğitmen” adıyla görev yapmışlardır. 1930’lu yılların sonunda, ülke nüfusunun büyük bir kısmının köylerde yaşaması nedeniyle, köy hayatına yönelik bir öğretmen tipi yetiştirmek üzere “köy enstitüleri” açılmıştır. 1940-1948 yılları arasında 21 köy enstitüsü açılarak, buradan on yedi bin civarında köy öğretmeni yetiştirilmiştir. 1954 yılında köy enstitüleri kapatılmış, ilkokul öğretmeni yetiştiren kurumlar birleştirilerek “İlk Öğretmen Okulları” adı altında yeniden yapılandırılmıştır. 1976 yılında ise bu okullar “Öğretmen Liseleri” ne dönüştürülmüştür. 1973 yılında yürürlüğe giren 1739 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu” ile öğretmenlik mesleği, özel bir ihtisas mesleği niteliğini kazanmıştır. Bu kanuna göre, hangi kademede olursa olsun, öğretmen adaylarına yüksek öğrenim görme şartı getirilmiştir. Bu kanun gereğince, 1974 yılından itibaren 2 yıllık eğitim enstitüleri kurulmaya başlandı. 1982 yılına kadar Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğunda olan öğretmen yetiştiren kurumlar, bu tarihten sonra üniversitelere bırakıldı. 1989-1990 öğrenim yılından itibaren ilkokul öğretmeni yetiştiren yüksek öğrenim kurumlarının eğitim süresi 2 yıldan 4 yıla çıkartılarak yeni bir dönem başlatılmıştır. 1997 yılında, okul öncesi ve ilköğretim basamaklarını içine alan ve her insanın alması zorunlu olan temel eğitim, “Sekiz Yıllık Kesintisiz Zorunlu Eğitim”e geçildi. 11 Mart 2012’de çıkan 6287 sayılı kanun ile “12 Yıllık Zorunlu Eğitim Sistemi” yani “4+4+4 eğitim sistemi” ne başlandı. Geçmiş ile Günümüz Öğretmenlik Mesleği Arasında Ne Gibi Farklar Bulunuyor? Çağa uygun niteliksel farklılıklar olduğunu söyleyebilirim. Teknolojideki hızlı gelişmeler, eğitim sistemini dolayısıyla öğretmenlik mesleğini de etkilemektedir. Geçmişte bu kadar hızlı gelişmeler yoktu ve eğitim sistemi de bu kadar değişkenlik göstermiyordu. Fakat günümüzdeki hızlı teknolojik gelişmeler, örneğin, tepe gözlü sınıflardan- projeksiyonlu, bilgisayarlı sınıflara; kara tahtalı sınıflardan-akıllı tahtalı sınıflara geçişler gibi yenilikler, eğitim sistemindeki değişimleri ve öğretmenlik mesleğindeki niteliği de artırmaktadır. Ülkemizde Eğitim Fakültelerinin durumu nedir? Eğitim Fakültemizi diğer üniversitelerden farklı kılan uygulamaları nelerdir? Ülkemizde 80 civarında eğitim fakültesi var. Bu fakültelerin amacı, Milli Eğitime bağlı eğitim kurumlarında, ihtiyaç duyulan alanlara yönelik öğretmen yetiştirmektir. Fakültemizdeki derslikler ve laboratuvarlar çağın koşullarına göre donatılmış, nitelikli öğretmen adayları yetiştiren ve tercih edilen bir fakültedir. Öğretmen Yetiştirmenin Zorlukları ve Karşılaşılan Sorunlar nelerdir? Son yıllarda kontenjanların artırılması ile sınıflardaki öğrenci sayıları talebin çok üzerinde olmuştur. (Bunu atanamayan öğretmen sayıları ile de görebilirsiniz.) Bu ise nitelikli ve istenilen düzeyde bir eğitim verilmesini zor kılmaktadır. Çünkü sınıfta, öğrenciler ile bire-bir bir iletişim kuramıyorsunuz. Öğrenci merkezli bir eğitimden çok, öğretmen merkezli bir eğitim sistemini uygulamak zorunda kalıyorsunuz. Özellikle uygulamalı derslerde istenilen bir eğitim verilememektedir. Bu durum ise öğrencilerde, derslere ve mesleğe olan motivasyonlarını düşürmekte, ilgilerini azaltmaktadır. Farklı Branşlardaki Öğretmen Adaylarına Verilen Ortak Eğitimler Nelerdir? Öğretmenlik mesleğine hazırlık genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile sağlanmaktadır. Öğretmenlik meslek bilgilerine yönelik formasyon dersleri ortak olarak verilmektedir. Pedagojik Formasyon ile Öğretmen Olmanın Avantaj veya Dezavantajları Nelerdir? Eğitim fakültelerinde öğrenim gören öğrenciler, alan derslerini, genel kültür ve formasyon derslerini sistemin içerisinde bir bütün olarak görmekte ve dersleri uygulama ağırlıklı olarak yapmaktadırlar. Sonradan formasyon alarak öğretmen olmak isteyen öğrencilerde, bir uyum sorunu yaşamakta olduklarını gözlemliyorum. Birçoğu öğretmenlik mesleğini tam olarak kabullenememişler gibi. Bu durumu, özellikle uygulama derslerinde daha açık olarak görmekteyiz. Bazen öğrencilerle yaptığım konuşmalarda, meslekleri ile ilgili piyasalarda iş bulamadıkları için, “en azından öğretmen de olabilirim, iş garantisi olsun diye,” bu programlara katıldıklarını söylüyorlar. Fakat öğretmenlik mesleği, bu şekilde yapılacak tesadüfi bir meslek değil. Öğretmenlik mesleği, insan üzerine yatırım yapılan bir meslektir. Bir ilacı aldığınızda etkisini kısa sürede görebilir ve tedbirlerinizi ona göre alabilirsiniz. Fakat eğitim-öğretimin, insan üzerindeki yansımaları, kısa sürede telafi edilecek bir sistem değil. Eğitim-Öğretimin sonuçlarının insan davranışlarına ve toplum yaşamına yansıması zaman almaktadır. Dolayısıyla öğretmenlik mesleği, hiçbir şey olmasam öğretmen olurum anlayışıyla yapılacak bir meslek değildir! Öğretmenlerin Genel Olarak Sahip Olması Gereken Özellikleri Nelerdir? Ülkemizdeki Öğretmenlerin Artı ya da Eksi Yönleri Sizce Nedir? Öğretmenlerde olması gereken özellikleri; kişisel ve mesleki özellikler olarak iki şekilde ele alabiliriz. Kişisel özellikler; hoşgörülü, sabırlı, açık fikirli, dış görünüşüne dikkat eden, insanları seven, empati yapabilen, etkili konuşma yeteneği olma gibi özelliklerdir. Mesleki özellikler; konu alanı bilgisi, öğretmenlik meslek bilgisi, genel kültür bilgisi gibi özelliklerdir. Öğretmenlerimiz, mesleki açıdan sürekli kendilerini geliştirme çabası içerisinde olmalı, üniversiteden mezun oldukları düzeyde kalmamalı. AB Ülkeleri ile Kıyasladığımızda Öğretmenlik Mesleğini Öğretme Aşamasında Hangi Konumdayız? Geliştirme Adına Hangi Adımlar Atılmalı? Literatürler incelendiğinde, Fransa ve Türkiye’nin öğretmen yetiştirme programlarında konu alanı bilgisi ve eğitimi ön plana çıktığı görülmekte. Fakat Almanya, İngiltere ve özellikle Finlandiya’da öğretmenlik uygulamalarının, programın büyük bir kısmını oluşturduğu görülmektedir. Staj ve uygulama açısından en az olanak sağlayan ülkenin Türkiye olduğu, öğretmen olabilmek için, yüksek lisans bitirme şartı isteyen en uzun eğitim süresinin Finlandiya’da olduğunu görmekteyiz. Geliştirme adına bazı öneriler şunlar olabilir: 1) Finlandiya, Fransa ve İngiltere’de olduğu gibi öğretmen adayları üniversiteye alınırken, sözlü ve yazılı sınavların yanında uygulama ve mülakata tabi tutulabilir. Öğrencilerin kişisel özellikleri ve mesleğe ilgileri üniversiteye kabulde dikkate alınabilir. 2) Üniversitelere bağlı uygulama okulları açılmalı ve öğrenciler erken dönemlerde bazı meslek bilgisi derslerini ve öğretmenlik uygulamalarını buralarda yapmalı. 3) Eğitim fakültelerindeki dersler teoriden ziyade, uygulama ağırlıklı olmalı ve öğretim, yöntem ve tekniklerine yer verilmelidir. Yani işin metodolojisi anlatılmalıdır. 4) Öğretmen atamaları KPSS ile değil, yüksek lisans şartı getirilmeli. Öğretmen Adaylarının Mesleği Tanıma Aşamasında Staj Konusu Oldukça Büyük Öneme Sahip. Staj Belirlenirken Ne Gibi Kriterler Göz Önünde Bulunduruluyor? Bu uygulama yönetmeliğine göre yapılmaktadır. Öğrencileri, bir dönem Okul Deneyimi ve bir dönem de Öğretmenlik Uygulaması dersleri kapsamında, alanlarına göre, 6 şar kişilik gruplara ayırarak, bir rehber öğretmen ve bir öğretim elemanı danışmanlığında, bölgede bulunan okullara gönderiyoruz. Staj Uygulamasında Doğru ya da Yanlış Yapılanlar Nelerdir? Bir Öğretmen Adayının Stajı Nasıl Olmalıdır? Bu sorunun tek bir cevabı yoktur her eğitimciye göre cevap değişebilir. Stajı 1. Sınıftan başlasın diyenler var, 2. Sınıftan başlasın, 3. Sınıftan başlasın diyen eğitimciler var. Şu an 4. Sınıfta bu uygulama yapılmaktadır. Bu durum, bulunduğunuz bölgedeki okulların sayısıyla da ilgili. Öğrenci sayısının fazla olması, uygulama yapılacak ve branş öğretmenlerinin sayısının yeterli olmaması, stajın niteliğini olumsuz anlamda etkiler. Biz 6 öğrenciye bir rehber öğretmen veriyoruz. 2 öğrenciye bir rehber öğretmen verilirse daha iyi olur. Staj Dışında Uygulamalı Eğitim Olarak Ne Tür Eğitimler Veriyorsunuz? Verilen Eğitimler Yeterli midir? Geliştirme Adına Ne Tür Adımlar Atılabilir? Meslek bilgilerini ve alan bilgilerini geliştirecek eğitimler veriliyor. Eğitimler yeterli. Geliştirme adına, meslek dersleri artırılabilir. Bir İnsana Özellik Kazandıran, Onu Geliştiren, Yol Gösteren, Toplumda Yer Edinmesi Adına Önemli Katkılarda Bulunan Öğretmen, Ne Tür Özelliklere Sahip Olmalıdır? İsteyen Herkes Öğretmen Olabilir mi? Öğretmenler; yapıcı, yaratıcı, insan haklarına saygılı, özverili, çevreye güven ve inanç veren, içi insan sevgisiyle dolu bir mesleğin mensuplarıdır. Atatürk’ün dediği gibi, “Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.” Bu mesleği sevenler öğretmen olmalıdır. İdeal Bir Öğretmen Yetiştirmek İçin Neler Yapılmalıdır? Akademisyenlere ve Öğretmen Adaylarına Neler Tavsiye Edersiniz? İdeal bir öğretmen yetiştirmek için, önce öğretmen adaylarının idealleri olmalı, hedefleri olmalı. Daha sonra bu hedeflere ulaşmak için imkanlar sağlanmalı ve çalışmalı. Ülkemizin yer altı ve yer üstü kaynakları oldukça sınırlı. Dolayısıyla ülkemizin kalkınması ve gelişmesi ancak bilim ve teknoloji ile olur. Bu ise nitelikli insan gücü ile gerçekleşir. Nitelikli insan gücünü etkileyen en önemli faktör ise eğitim sistemi ve öğretmenlerdir. Bir milletin milli, ahlâki ve kültürel yönden güçlü ve medeniyet bakımından kalkınmış olması öğretmenlerinin üstün çalışmalarına bağlıdır. Milli birlik ve beraberliğimizin teminatı öğretmenlerimizdir. Her şeyden önce öğretmenlerimiz ülkesini, vatanını, milletini ve bayrağını sevmeli, kültürünü korumalı ve yaşatmalıdır.