Prof. Dr. Çiftçi, “Görüntüleme Tetkiklerinin Büyük Bölümü Gereksiz”

Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ercüment Çiftçi ile Radyoloji’yi, Radyolojik görüntüleme yöntemleri, tedavi alanlarını, Radyoloji’ye sık başvurulmasının nedenleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. 
Hocam kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz? 1990 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum ve 1995 yılında aynı üniversitede Radyoloji ihtisasımı tamamladım. 1995 ile 1997 yılları arasında Ankara Üniversitesi’nde Radyoloji Uzmanı olarak çalıştım. 1997 yılında Kocaeli Üniversitesi’ne yardımcı doçent olarak atandım. 1998-1999 yıllarında ABD’de Nöroradyoloji yan dal eğitimi için bulundum ve 2000 yılından doçent, 2006 yılında ise profesör oldum. Halen Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim dalı öğretim üyesiyim ve Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürütmekteyim. Radyoloji’nin tarihçesinden bize bahsedebilir misiniz? Radyoloji diğer bilim dallarına göre biraz daha yeni bir bilim dalıdır. 1895 yılında Wilhelm Conrad Röntgen tarafından de X-ışınının keşfiyle Radyoloji hayatımıza girdi. 1901 yılında bu keşfiyle Nobel fizik ödülünü aldı. Türkiye’de ise Dr. Esad Feyzi, ilk basit röntgen cihazını kendi olanaklarıyla kurmuş ve ilk radyografileri almayı başarmıştır. Dr. Esat Feyzi, ülkemizde tıbbi ortamda ilk X-ışınını üreten kişidir. 1970’li yıllara kadar sadece röntgen filmleriyle yürütülen Radyoloji, 1970’lerde ultrason, 1980’lerde tomografi ve ardından da MR’ın gelmesiyle bugünkü durumuna ulaştı. Radyoloji hangi alanlarda kullanılır? Radyoloji bir görüntüleme birimidir. Hastalıkların tanısı ile uğraşan bir bilim dalıdır. Radyoloji’nin hızla gelişmesiyle pek çok yan dal da kurulmaya başlanmıştır. Toraks Radyolojisi, Girişimsel Radyoloji, Nöroradyoloji, Meme Radyolojisi’ni sayabiliriz. Radyoloji’deki hızlı gelişmeler tanı yanında tedavide de kullanımına olanak sağlamış ve Girişimsel Radyoloji kurulmuştur. Radyolojik Yöntemler Nelerdir? Hangi yöntemler zararlı hangileri zararsızdır? Röntgen cihazları ilk kullanılan ve günümüzde de en sık kullanılan cihazlardır. Bu cihazın çalışma prensibine dayalı olarak geliştirilen anjiyografi cihazları, bilgisayarlı tomografi, mamografi cihazları yaygın kullanılmaktadır. Bu cihazların hepsi X-ışını ile çalışıyor. X-ışınının da hastaya yönelik zararlı etkisi bulunuyor. Bazı özel durumlarda bu cihazların kullanımında sınırlamalar hatta yasaklamalar mevcuttur. Örneğin çok zorda kalmadıkça hamilelerde kullanılmaz. Eğer zorunlu bir durum oluştuysa bunda da gerekli tedbirler alınarak yapılır. Çok sık kullandığımız ultrasonografi ise ses dalgasıyla çalışıyor, hastaya zararlı bir etkisi yok. Bu nedenle hamileliğin takibinde bile rahatlıkla kullanabiliyoruz. MR (Manyetik rezonans görüntüleme), bir manyetik alan ve radyo dalgalarını kullanarak çalışan bir diğer yöntem. MR’ın da hastaya bilinen zararlı bir etkisi yok. Radyoloji’nin tedavi konusunda ne gibi faydaları vardır? Genel olarak baktığımız zaman, görüntüleme artık birçok hastalığın, özellikle kanser gibi uzun süreli takip gerektiren hastaların tanısında, hastalığın evrelendirilmesinde ve takibinde olmazsa olmaz. Bu nedenle de gelişmiş hastanelerin hepsinde bu görüntüleme yöntemleri var. Bu görüntüleme cihazları olmadan hastalara tanı koyup, tedavi etmek mümkün değil. Tabi ki bazı basit hastalıklarda hiçbir görüntülemeye ihtiyaç duymayabilirsiniz. Örneğin göbek fıtığı olan bir hastada hiçbir tanı yöntemine gerek olmadan, tanıyı koyup, fizik muayene ile ameliyatını yapabilirsiniz. Ama kanser gibi uzun dönem takip gerektirecek hastaların tanısını mutlaka görüntüleme (tomografi, MR) ile yapmak gerekiyor. Radyoloji alanı uzmanları özel bir eğitim alıyorlar mı? Çalışma koşullarındaki farklılıklar nelerdir? Radyoloji, bir uzmanlık alanıdır. Tıp fakültesini bitiren adaylar tıpta uzmanlık sınavına girerek istedikleri Radyoloji alanında 4 yıllık bir eğitim alıyorlar. Bunun neticesinde de radyolog oluyorlar. Radyoloji alanında çalışan uzmanlara, hemşirelere, teknisyenlere, personele, X-ışını ile uğraştıkları için yasalarımızda bazı haklar tanınır. Bunlar, normal bir alanda 8 saatlik günlük çalışma süresi bulunurken, Radyoloji alanında 7 saattir. Ayrıca yıllık olarak 4 hafta yani 28 günlük bir radyasyon izinleri bulunmaktadır. Fiili hizmet tazminatları bulunmaktadır. Yani her 4 yıllık çalışma için 1 yıl çalışmış sayılıyorlar. Örneğin 20 yıl hizmet etmiş bir radyoloji çalışanı 25 yıl çalışmış gibi kabul ediliyor. Bu şekilde erken emekli olma şansı var. X-Işınlarının çalışanlar ve hastalar üzerindeki olumsuz etkisi nedir? X-ışınının kanser yapıcı etkisi bulunmaktadır. Bu etkiden kurtulmak için de belli tedbirler alıyoruz. Bir hastanın akciğer filmi çekildiğinde, hasta radyasyon alır ama hastanın aldığı bu radyasyon günlük hayatında büyük önem arz etmez. Güneş ışığından, televizyondan, cep telefonundan aldığı radyasyon daha fazladır. Ancak bir hasta 3 ay da bir tomografi çektirmesi gerekiyor ise burada aldığı X-ışını dozu önem arz ediyor. Böyle durumlarda hastanın durumuna göre hareket etmek gerekiyor. Hangi görüntüleme yönteminin kullanılması gerektiğini belirlemek gerekiyor. Özellikle yeni doğanlarda bu ışınları kullanan görüntüleme yöntemlerini kullanmak sorun teşkil edebilir. Çünkü yeni doğanlar radyasyona daha duyarlıdır. Özellikle erkeklerde testis, kızlarda yumurtalık bölgesi çok daha fazla duyarlıdır. Bu sebeple eğer bebeklere bir film çekilecekse görüntülenecek bölge olmadığı sürece, o bölgeleri kurşunla kapatırız. Personelde X-ışını ile çalışacağı zaman kurşun önlük giyer, gözlük, boyunluk, eldiven takar. Zorunda kalmadıkça hastanın yanında durmaz, uzakta durur. Çünkü personelin korunmasının yeri büyüktür. Bunun nedeni ise hasta yılda 1 kez film çektirebilir ama radyoloji çalışanı bir akciğer filmini günde 100 kere çekebilir. İnsan vücudunda bazı bölgelerin daha hassas olduğunu söylediniz. Bunun nedeni nedir? Hücre yenilenmesinin fazla olduğu yerler X-ışınına daha duyarlı oluyor. Örneğin gonat dediğimiz yumurtalık ve testislerde sürekli yeni hücreler yapılıyor, bununla birlikte kemik iliği sürekli kan yaptığı için X-ışınına karşı daha hassas oluyorlar. Ama bir kas hücresi çoğalmıyor, bu sebeple de X-ışınına karşı daha dirençli oluyor. X-ışını azaltmaya ve daha az kullanmaya yönelik ne tür çalışmalar yapılıyor? Radyoloji’de, daha kaliteli görüntüyü daha az X-ışını vererek nasıl yapılacağı üzerine üretici firmalar sürekli çalışıyor. Bizler de cihazların baz ayarlarıyla oynayarak hastaların daha az X-ışını almasını sağlıyoruz. Tekrar filmlerinden kaçınıyoruz. Tomografi yerine normal bir röntgeni tercih ediyoruz. Çünkü röntgende X-ışını tomografiye göre daha azdır. Ülkemizde Radyoloji’ye Sık Başvuruluyor mu? Sık başvurmanın olumsuzlukları nelerdir? Evet özellikle tomografinin ülkemizde kullanımı fazla. Bu da diğer hekimlerin ve hastaların yeterince bilinçli olmamasından kaynaklanıyor. Gereksiz çekimlerden kaçınmak gerekiyor. Röntgen filmleri nispeten daha az riskli olsa da özellikle arka arkaya çekilen tomografiler risk oluşturuyor. Tabiki kanser hastasının takip edilmesi gerekiyor 3 ay da bir tomografisi çekilmesi gerekiyor. Ama basit bir karın ağrısı, ultrasonla halledebilecek durum varken, bu hastaya 3 ay arayla tomografi çekmenin bir anlamı yok. Prensibimiz, gerekmedikçe X-ışını ile görüntüleme yapmamak üzerine olmalı. Gerekli durumda da sınırlı sayıda, acil hastalara yapılmalı. Ayrıca bu görüntüleme cihazlarının hepsi yurt dışından ülkemize geliyor ve yapılan her tetkik cihazı eskitiyor, yenilenmesini gerektiriyor. Ülkemizde maalesef yapılan görüntüleme tetkiklerinin büyük bölümünün gereksiz olduğunu söyleyebiliriz. Hem ithal hem de pahalı olan cihazların bu gereksiz kullanımı ülkemize maddi anlamda bir yük de getiriyor. Radyoloji’ye Sık Başvurulmasının Sebepleri Nelerdir? Son yıllarda hekimlerden ya da hekim dışında gelişen bazı nedenlerden dolayı hekimler, muayene basamaklarını atlayarak kesin sonuç alacağı yönteme yani Radyoloji’ye başvuruyor. Bunun sebeplerinden bir tanesi hastanın, doktora bu konuda yaptığı baskı. Belki sadece basit bir bel ağrısı, muayene ve ilaçla düzelecek ama hasta hekimi zorlayıp, Radyoloji’ye gönderilmesini isteyebiliyor. Bir de sağlık çalışanlarına son yıllarda yapılan saldırılar arttı. Bu sebeple hekimlerin kendisini güvende hissedebilmek adına özellikle acil servislerde bütün tetkikleri kullanmak istiyor. Bazı hastanelerde hizmet alımı dediğimiz bir sistem var. Sadece hizmet alımını karşılamak için ne hastadan ne de hekimden böyle bir talep gelmemesine rağmen hastalardan gereksiz tetkikler istenebiliyor. Belki de bu sebeplerden en önemlisi ise özellikle Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde hekimlerin iş yükünün çok fazla olması. Bir genel cerrah günde 50-60 hasta muayene etmek zorunda kaldığı zaman, hastayı yeterince muayene edemiyor. Böyle bir durumda tanıda sıkıntıya düştüğü zaman, hemen sorunu laboratuvarda ve Radyoloji’de çözmeye çalışıyor. Tetkiklere bu kadar sık başvurulmasının önüne nasıl geçilebilir? Az önce saydığımız bu nedenleri tek tek düzeltmek gerekiyor. Hekim başına düşen hasta sayısının azaltılması, böylece hekimlerin hastanın tanı ve tedavisine daha fazla vakit ayırmasını sağlamak gerekiyor. Ayrıca bilinçlendirmeye yönelik de çalışmalar yapılabilir. Günümüzde yaygın bir yöntem olan kamu spotu ile görüntülemenin her zaman gerekli olmadığını, buna karar vermesi gerekenin hekim olduğu aktarılabilir. Hasta tarafından hekime ben şu görüntülemeyi istiyorum gibi bir talebin gelmemesi gerekiyor. Bazı yasal değişiklikler yapılarak, hekimlerin, sağlık çalışanlarının şiddete karşı korunması sağlanırsa, hekim de kendini güvende hisseder ve gereksiz tetkik istemez. Radyoloji’nin alt dallarından olan ve tedavi yöntemi olarak kullanılan Girişimsel Radyoloji nedir? Hangi tedavi yöntemlerinde kullanılır? Radyoloji çok geniş bir bilim dalı olmaya başladığı için zamanla yan dallara ihtiyaç doğdu. Bunlardan bir tanesi de Girişimsel Radyoloji’dir. Girişimsel Radyoloji, invaziv yöntemlerle tanı ve tedavi ile uğraşır. Tanı amaçlı olarak çeşitli organlardan görüntüleme eşliğinde biyopsi işlemleri yapıyoruz. Geçmişte çok zor olan ama günümüzde rahatlıkla yapabildiğimiz karaciğerden, böbrekten, meme ve tiroid bezi gibi organlardan biyopsi alabiliyoruz. Girişimsel Radyoloji’de tedavi edilen hastalıklar da mevcut. Son yıllarda teknolojik gelişmelerle yapılamayan bazı işlemler Girişimsel Radyoloji ile yapılmaya başlandı. Bunlar, beyin anevrizmalarının tedavisi. Beyin anevrizmaları, beyin kanamalarının en sık nedenlerinden birisi. Beyin kanaması olduğu zaman oluşan baloncuğun tedavi edilmesi gerekiyor. Bilinen klasik yöntemde kafatası açılır ve bu baloncuk ameliyatla tedavi edilirdi. Son yıllardaki gelişmeler ile kasıktan girerek beyindeki bu baloncuğa ulaşılıp en basit yöntem sarmallarla tedavi edebiliyoruz. Bunun dışında şahdamarların stenti, böbrek damarlarının stentini yapıyoruz. Kalp dışındaki bütün damarların stentlemesini yapabiliyoruz. Akciğerde, böbrekte, dalakta bir kanama olduğu zaman bu kanamaları embolizasyon dediğimiz yöntemlerle tedavi ediyoruz. Karaciğer, böbrek, akciğer gibi çeşitli kanserlerde tedavi yöntemlerimiz var. Klasik cerrahi yöntemle ya da dahili yöntemle tedavi edilemeyen hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanıyoruz.