Konkordatoya karşı finansal enstrüman kartı

Varlıkları borçlarından fazla olan şirketlerin, yeniden kazanılarak hem çalışanlarının hem de alacaklılarının mağdur edilmemesi mümkün olabiliyor. Konkordato ilan etmeden finansal enstrümanlar kullanılarak, ekonomik zorluklar yaşayan şirketler çıkış yolu bulabiliyor. Ayrıca ekonomik sıkıntılar yaşayan şirketlerin bankalarca borçlarının ertelenmemesi de bir dizi olumsuzluğa kapı açıyor.

Ekonomik olarak dar boğaza düşen şirketler, alacaklarının rutin ödemelerini karşılayamadığı hallerde borç yükü altında eziliyor. Onlarla beraber çalışanlar, alacaklılar, o şirketin iş yaptığı firma ve piyasa oyuncuları da zarar görüyor. Bu noktada konkordato ilan edilerek; şirketler çıkış yolu arıyor. Ancak bu gibi durumlarda, çözüm nitelikli hale getirilerek, piyasada güven sağlamış senet ve çekler bu doğrultuda enstrüman olabilir. Ayrıca, SUKUK (kira sertifikası) ve çeşitlerinin kullanılması, yatırım aracı olarak alternatifler oluşturabiliyor.

Türkiye’de çok sayıda konkordato projesi yürüten Abaküs Bağımsız Denetim ve SMMM A.Ş.’nin Ortağı Doğuş Bektaş, konkordato süreçleri, avantajları-dezavantajları ile konkordatoya alternatif olabilecek aksiyonlar hakkında bilgi verdi.



“İflas eden şirketlerin borcundan çok varlığı bulunuyor”

Bankaların, şirketleri ilgilendiren kolaylaştırıcı hususlarda yeterinde destekleyici olmadığını söyleyen Bektaş, “Yüzlerce çalışanı olan, milyonlarca varlığı olan şirketler 1-2 milyon TL ödemenin ötelenmemesi ile adeta yok ediliyor. Geçmişte batan, iflas eden ya da konkordato ilan eden şirketlere bakalım büyük çoğunluğunda borcundan fazla varlığı olduğunu görürsünüz. Aylık eline geçen sıcak paranın ihtiyacından az olması bu şirketlerin battığı anlamına gelmemeli” dedi.

Küresel piyasalardaki sıkışmanın etkisi ile zor duruma düşen dev şirketlerin, alacaklarının bankalarca 1 yıl içinde tahsil edilmek istenmesiyle karanlığa girdiğini belirten Bektaş, “Bu ne kanuna ne ticari ahlaka uygun değildir. Esasında bu kredileri verirken şirket evraklarını her 3 ayda bir temin eden, nakit akışını gören bankaların ilgili kanunlarına göre krediyi çağırma hakkı var gibi görünse de bu konu çok su kaldırır, bir gün bir firma sağlam bir dava ile bu bankalara yüklü tazminatlar ödetebilir” diye konuştu.

Bektaş, bunun yerine yeni ciro ve nakit akışına göre söz konusu krediyi yapılandırmanın daha uygun ve rahatlatıcı bir adı olabileceğini altını çizerek,”Varlık yönetim şirketleri ile bankaların ilişkisi herkesin malumu, varlık yönetim şirketlerine bankalar alacağını toplam kredinin yüzde 5-10’u arası bedele satıyorlar, belirli firmalar burada pozitif ayrımcılık alıyor mu? Bu da bir gün sorgulanacaktır” şeklinde konuştu.



“Uzel’in fabrika alanı borçlarını ödüyordu”

Bu noktada yıllardır atıl durumda kalan Uzel traktör fabrikasını örnek gösteren Bektaş,”Uzel örneği herkesin gözü önünde, kilitlenmiş ipotek yapısından satılamadı, ihale iptal oldu. Halbuki sadece İstanbul Rami’de 93,5 dönümlük arazi üzerine kurulu olan Uzel Makine Traktör Fabrikası, tüm borçlarını birkaç kez ödüyordu.

Bu anlamda konkordatonun şirketlere nefes aldırma, alacaklıları ve çalışanları mağdur etmeme noktasında başarılı bir model olduğunu kaydeden Bektaş, “Şirketlerimiz patronlara bırakılamayacak kadar değerli. Şirketlerimizde; devletin, çalışanın, alacaklısının, müşterilerinin hatta varislerinin dahi hakkını gözetmek lazım. Konkordato ilan etmek için Bağımsız Denetim şirketi, avukat aracılığı ile mahkemeye dosya sunulmak zorunda olması, tüm muvazaalı durumları neredeyse yok etti. Hem hukukçu hem denetim firması onayı, ikili kontrol ve Uluslararası Raporlama Standartlarına göre eksiksiz işler yaptırdı. Bu modele benzer, bağımsız denetim şirketi ve Bağımsız Yönetim kurulu üyesi veya avukat ile, yüzde 100 iştirak edilecek yeni bir şirket kuran firmalar, ipotekli dahi olsa projelerini onaylatarak bu yeni şirket üzerinden yüzde 100 kontrol ve denetimle kaynak da bulabilir ortak da” dedi.



Konkordato sürecinin avantajları ve dezavantajları

Konkordato ile borçlarını ödemeyen veya ödeyemeyecek olan şirketlere, alacaklıların ve o şirketin çalışanlarının mağdur olmaması amacıyla bir nevi kalkan oluşturulduğunu anlatan Doğuş Bektaş, “Reel piyasada işlerini yapan, ahlaklı dürüst tacirler için, önemli bir alacağını alamadığı veya banka kredilerinde yenilemenin geciktiği durumlarda yüzlerce işçinin veya alacaklı tarafların mağdur olmaması için, bu firmalara bir süreliğine koruma kalkanı sağlanıyor diyebiliriz” dedi.

Bektaş, “Borçlu hakkında icra iflas takibi başlatılamaması ve başlamış takiplerin durdurulması yanında, işletilecek faizlerin de bu süreçte durdurulması ve dövize dayalı işlemlerin TL’ye çevrilmesi de önemli avantajlardır. Hatta personel ücretlerinin bir kısmı da devletten alınabiliyor” şeklinde görüş bildirdi.



“Dezavantajı; maliyet”

Bektaş, en görünen en önemli dezavantajının denetim raporu, hukuki işlemler yanında mahkeme harçları gibi başvuru aşamalarının, konkordato ilan etme sürecine başlandığında ödenmesi gerekliliğinin oluşturduğu maliyet olduğunu dile getirdi.

Konkordato ilan etmeden de çıkış yolları var mı?

Doğuş Bektaş, konkordato ilan etmeden şirketlerin zor durumlardan çıkabileceğinin mümkün olduğunu söyledi. Bu noktada finansal enstrümanların ön plana çıktığını vurguladı.

Bektaş, şirketlerin sermaye sıkıntısının, finansal araçlarla çözülebileceğini, işleyişe uygun finansal araçların artırılmasının ve piyasanın kendi bulduğu basit çözümleri kanuni hale getirmenin bu süreçleri doğru yönetmede önemli olduğunu söyledi.

Nitelikli hale getirilmiş ve piyasada yeniden güven sağlamış senet-çek, sukuk ve çeşitlerinin kullanılmasıyla şirketlerin çıkış yolu bulabileceğini anlattı.

“Senet nitelikli hale gelirse, enstrüman olur. Finansal kurumların düzenleyiciliğinde ve mütemmim cüzü olarak altı dolu olan, ipotek benzeri teminatları olan senetler, ödeme aracı hatta kredilendirilebilir enstrüman olacaktır. Özellikle borsaya kote olan firmalara, hisse senetleri likit olduğundan, banka dışı finansal enstrümanlar önerilebilir.

Ticaret sadece parayla değil çekle de yapılmalı

Çek mutlaka piyasada güvenilirliğini yeniden kazanmalı, ticaret yapanlar sadece para değil çek ile de ticaret yapabilmeli, burada da otokontrol sistemi teminata-ipoteğe dayalı güvenilir çek basılması ile mümkün olacaktır. Çek de bankalar da sorumlu tutulmalı.

Melek Yatırım dünyada patlayarak büyüyor, bizde yatırım yapan firmalarımız var para yatırdığı şirketten mizan alamıyor. Kanunlar yetersiz, şirketler sahipsiz. 990 milyar TL bankada yatan mevduat ve 950 milyarı bulan TL karşılığı döviz mevduat var. Bu insanlar, yatırım aracı olarak alternatif bulamadığından mevduatta para yatıyor, buraya kafa yormak şart.

Sukuk ve çeşitleri mutlaka uygulanmalı, ayrı şirket-içinde teminatı-yapı kontrol edilebilir olmalı, parayı alan içini boşaltamamalı, şahsi sorumlu olmalı.”
İLGİLİ HABERLER