Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İlahiyat Fakültesi Çarşamba Konferanslarında bu hafta, “Osmanlı Kadını ve Mahremiyet” konuşuldu.
SAÜ İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda düzenlenen konferansa SAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Arif Bilgin konuşmacı olarak katıldı. Prof. Dr. Bilgin, konferansta Osmanlı kadınlarındaki mahremiyet konusunu iktisadi faaliyetler kavramı çerçevesinde anlattı. Türkiye’de Osmanlı kadınları üzerine yapılan çalışmaların iki farklı kutba ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Bilgin, bir tarafta dört duvar arasına sıkıştırılmış kadın figürü öngörüldüğünü, diğer tarafta da Osmanlı kadınlarının daha sosyal bir yaşam sürdüklerini savunan görüşler olduğunu belirtti. Osmanlı kadınlarının sadece sosyal hayat sürmekle kalmadıklarını, bununla beraber iktisadi faaliyetlerde de yer aldıklarını anlatan Prof. Dr. Bilgin, 17’nci yüzyılda Bursa’da sadece kadınlardan oluşan pazarların varlığının bilindiğine değindi.
Mahremiyet söz konusu olduğunda Osmanlı kadınlarının ‘muhaddere’ eylemini önemsediklerini belirten Prof. Dr. Bilgin, Osmanlı kadınlarındaki mahremiyet konusu hakkında bilgi edinirken Evliya Çelebi’den yararlanılması gerektiğini de ifade ederek, “Bu durum, kadının bir şekilde görünür olduğunu ve ahlaklı olması gerektiğini gösteren bir durumdur. Kadınların nerede görüldüklerine, giyim kuşamlarına ve ahlaklarına dikkat etmeleri gerektiği anlaşılmaktadır. Mahremiyet denilen şey, gözle görülür bir durum olarak kabul edildi. Oysa Avrupa’da bu durum daha farklı olarak, dokunma duyusuyla ilişkilendirildi. Evliya Çelebi, Osmanlı coğrafyasının neredeyse tamamını gezmiştir. Ama en iyi bildiği şehir, kaçınılmaz olarak doğduğu şehir olan İstanbul’dur. Evliya Çelebi’nin İstanbul gözlemlerine bakıldığında, Müslüman ve gayrimüslim kadın ayrımı yoktur. Kadınlar, kamusal alanlarda ihtiyaç olmadıkça görünmemektedirler. Ama İstanbul kadınlarının diğer Anadolu kadınlarına göre daha esnek bir tavır sergilediklerini de belirtmiştir. Burada mahremiyet çizgisini aşan bazı tavırlardan bahseder. Çelebi, İstanbul hamamlarının hem kadınlara hem de erkeklere hizmet verdiklerini de söyler. Sadece İstanbul’a bakarak mahremiyet çerçevesi çizmek çok zordur. Evliya Çelebi, doğu bölgesine veya Kafkaslara gittiğinde işlerin değiştiğini görüyor. Mahremiyet hakkındaki tanımları daha sertleşip keskinleşiyor” dedi.
Osmanlı kadınlarının en fazla çalıştıkları alanın ev içi hizmetler olduğunu belirten Prof. Dr. Bilgin, kadınların aynı zamanda emlak piyasasında bulunduklarını, mevsimlik işçilik yaptıklarını ve hamam görevlisi olduklarını anlattı. Osmanlı kadınlarının miras ya da hibe yoluyla elde ettikleri mülkleri ellerinde tutma eğiliminde olmadıklarına işaret eden Prof. Dr. Bilgin, “O mülkleri işletmek yerine ağırlıklı olarak satıyorlar. Ankara ve Kayseri örneklerine bakıldığında, ev alım ve satım oranları diğer şehirlerin iki katı durumundadır. Bunun yanı sıra Bursa’daki Osmanlı kadınları, mülklerin işletimini kölelere yaptırıyorlar. Bizzat kendisi işleten de var, ama ağırlıklı olarak başkalarına işletmeleri söz konusudur. Dolayısıyla Osmanlı kadınlarında mahremiyet söz konusu olduğunda, mahremiyetin Osmanlı kadınları için temel bir ölçüt olduğunu görüyoruz. Mahremiyet algısının ticari kentlerde daha esnek olduğunu söyleyebiliriz. Diğer alanlarda çok daha keskin bir biçimde işlemektedir” diye konuştu.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *