İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kadınlar Ekmek ve Gül İstiyor

Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyosu RADYO K.İ.’de yayınlanan Güne Bakış programında “8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Kadın Hakları” hakkında konuşuldu.

Esra GÜNGÖR Radyo K.İ. – KOCAELİ Helin Kaya ve İsa Güner’in sunduğu Güne Bakış programına Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Gökalp Kutlu ile Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Müdür Yardımcısı ve Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Karagün konuk oldu.

Ayşegül Gökalp Kutlu, 8 Mart Kadınlar Günü’nün hediye alınmak için ticarileşmiş bir gün olamayacağını, kadınların haklarını talep etmek için yapılmış bir direniş günü olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Kutlu, kadınların hakları için mücadele etme tarihçesinden bahsederek 1857 yılında tekstil işçisi kadınların Newyork’ta insanlık dışı çalışma koşullarını ve düşük çalışma ücretlerini protesto etmek için yürüyüş yaptıklarını ve ciddi bir polis müdahalesi ile karşılaşıldığını söyledi. 8 Mart 1908’de 15 bin kadının Newyork’ta tekrar daha makul çalışma saatleri, oy hakkı ve çocuk işçiliğinin son bulması için yürüyüş düzenlediklerini, yapılan yürüyüşte “Ekmek ve Gül İstiyoruz” sloganlarıyla hareket eden kadınların “Sadece karnımız doysun istemiyoruz insanca yaşamak da istiyoruz” dediklerini söyledi.

Elif Karagün, kadınların adaletli yaşam talebine değinerek Kadın haklarının çıkış noktasının 1948’de Birleşmiş Milletlerin 30 maddelik İnsan Hakları Bildirisi ile bağlantılı olduğunu söyledi. Günümüzde kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin giderek arttığını ve kadın haklarının ihlal edildiğini kaydeden Karagün, kızların eğitim görememe gibi cinsiyet eşitsizliği durumunun Türkiye’de Avrupa’ya nazaran daha fazla olduğunun belirtti.

Kadınların hak taleplerinin 1800’lerin ikinci yarısında başladığını, bu durumun etkilerinin Osmanlı döneminde de gözlendiğini söyleyerek sözlere devam eden Ayşegül Gökalp Kutlu, kadınların tarih boyunca her dönemde eşitlik istediklerini kaydetti. Kutlu, kadınların uğradığı şiddetlerin fiziksel olabileceği gibi duygusal ve ekonomik de olabileceğini ifade etti. “Kadın haklarını korumak adına çok eşlilik kaldırıldı, medeni kanun çıkarıldı ve kadınlara toplumsal hayatta erkeklerle eşit haklar verildi fakat kanunen erkek ve kadınların eşitlenmesi aile içi şiddeti önlenmeli” diyen Kutlu, 1980’lerdeki kadın hareketlerinin bu sefer şiddete ve tacizlere karşı tepki göstermek amacıyla doğduğunu söyledi.

Kutlu, kadın hareketinin en büyük başarısının 1998’de 4320 sayılı “Ailenin Korunması”na dair kanunun kabul edilmesi olduğunu belirterek 2011’de ise Avrupa Konseyi’nin kabul ettiği “Kadının Ev İçi Şiddetten Korunması”na yönelik kararı ilk onaylayan ve uygulamaya geçiren ülkenin Türkiye olduğunu vurguladı.

Bir çocuğun, temelde getirdiği biyolojik cinsiyetin yanında bir de toplumun dayattığı cinsiyeti olduğunu ifade eden Elif Karagün, annelerin erkek çocuklarına saldırganlık ve şiddet içerikli olmaları gerektiği mesajını veren “aslan oğlum, sen yapabilirsin” gibi hitaplar ile aslında bir kadının gelecekte başka bir kadını şiddete maruz bırakacak şekilde çocuklara verdiği kötü bir eğitim olduğunu söyledi. Elif Karagün, bu konuda ailelerin erkek çocuklarına özgüven yüklerken kızlarını ikinci planda tutmasının şiddetin temelini oluşturduğunu belirtti. Ailelerin küçük yaşlardan itibaren gerek sözlerle gerek oyuncaklarla çocuklarına roller yüklediklerini kaydeden Karagün, erkeklere silah oyuncakları verilmesi normal bir durum iken kız çocuklarının silahla oynamasının yanlış olduğunun düşünülmesinin “erkekler şiddet uygulayabilir” mesajını içerdiğini vurguladı.

Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı ve Uluslar Arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Gökalp Kutlu, kadınların iş hayatına atılmasında yasal bir engel olmadığını fakat çalışan kadın oranının Türkiye’de sadece %30 civarında olduğunu kaydetti. Eşitlik olduğu halde kadınların iş hayatında yükselme oranının düşük olduğunu ifade eden Kutlu, bu durumun “Cam Tavan” olarak adlandırılan çalışmaya engeli olmadığı halde iş alımlarında kadınların çocuk sahibi olup işi ihmal etme düşüncesinden yola çıkılarak erkek işçilerin tercih edilmesi gibi toplumsal cinsiyet algısından oluşan sınırlar olduğunu söyleyerek sözlerini sonlandırdı.

Fotoğraf: Çağdaş Dandan (Radyo K.İ.)