Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, TRT Haber'in canlı yayınında eğitim gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bu dönem 2022 2023 eğitim öğretim yılı hazırlıklarına çok erken başladık. 17 Haziran'da 2021 2022 eğitim yılının sona ermesinin ardından tüm okul yöneticilerimiz ile bir araya geldik ve startı verdik. Okullarımızın ihtiyacının karşılanması, bütçelerin aktarılması, okulların eğitim öğretime hazırlanması noktasında çok önemli çalışmalar gerçekleştirdik.
Bu dönem ilk defa 20 yıldan bu yana eğitimde fırsat eşitliği bağlamında dağıtılan okul ders kitaplarına ilave olarak yardımcı kaynaklar tüm sıralara yerleştirildi. Yaklaşık 136 milyon kitap, 2. sınıftan 12. sınıfa tüm öğrencilerin bir dönem boyunca ihtiyaç duyabilecekleri tüm yardımcı kaynaklar okullara gönderildi.
Diğer taraftan ilk defa Mill Eğitim Bakanlığı orta öğretim kurumlarına bütçe gönderiyordu fakat temel eğitim, anaokulu, ilkokul ve ortaokullara bütçe göndermiyordu. İlk defa temizlik, kırtasiye, küçük onarım ve eğitim ortamlarının zenginleştirilmesi bağlamında tüm okullarımıza bütçe gönderildi. Aslında bu, sessiz bir devrimdir.
Okul yöneticilerimiz ve öğretmenlerimizin velilerle bir maddi ilişki yaşama zeminini ortadan kaldırdık.
Yıllardan beri kayıt paralarıyla ilgili spekülasyonlar -çok istisnai durumlar olmasına rağmen- sanki eğitim sisteminin yaygın bir problemiymiş gibi, sanki Millî Eğitim Bakanlığı bu kadar yatırım yapmasına rağmen okulların ihtiyacını karşılayamıyormuş gibi bir algı vardı. Biz bu algıyı bu dönem yıktık.
Veli isterse okul aile birliğine bağışta bulunabilir ancak kayıt için okul yönetimi kesinlikle ücret talep edemez.
Hedefimiz, her zaman okul öncesinden yükseköğretime kadar eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını artırmak.
Teknofest gençliğinin altyapısını güçlendirmek için bilim sanat merkezlerinin imkânlarını sadece oradan yararlanan öğrencilere değil, tüm öğrencilerimize açtık.
Öncelik verdiğimiz iki tane dil var. Bir matematik, ikincisi de yabancı dil. Bu alanda yaz okulları açtık ve inanılmaz rağbet oldu. Yaklaşık 1 milyon öğrencimiz yaz okullarımızdan yararlandı. Önümüzdeki yaz bu kapsamı çok daha genişletmeyi planlıyoruz.
Türkiye'nin başardığı en büyük hikâyelerden biri de bir taraftan bu kitleselleşme evresi, yani öğrenci sayısını tüm eğitimin kademelerinde artırırken öğretmen başına düşen öğrenci sayısını da azaltılmasıdır.
Mevcut eğitim sistemindeki öğretmenlerin yaklaşık yüzde yetmiş beşi son yirmi yılda eğitim öğretime katılmıştır ve bunların yüzde elli dokuzu kadınlarımızdan oluşuyor.
Hedefimiz, geçen hafta atadığımız 20 bin öğretmenimizin 12 Eylül'de sınıflarında hazır olmalarını sağlamaktır.
Son yirmi yılda Türkiye'nin başardığı en önemli hikâyelerden biri, öğretmen başına düşen öğrenci sayısını azaltmaktır. Bu da son yirmi yılda aramıza katılan öğretmen sayımızdaki olağanüstü artışla gerçekleşmiştir.
Son yirmi yıllık süreçte hiçbir yıl yok ki öğretmen ataması olmasın. İhtiyaca binaen atamalar mutlaka olacaktır.
Bakanlığımızın değişen ve yenilenen eğitim politikalarına bağlı olarak branşsal bazda öğretmen atamalarımız gerçekleşecektir.
Altmış yıllık bir özlem olan Öğretmenlik Meslek Kanunu da son yirmi yıllık sürece nasip olmuştur.
Öğretmenlik Kariyer Basamakları Sınavı, 2005-2006 yıllarında da var olup belli bir kota dâhilindeydi. Yeni sistematiğimizde 70 puan ve üzeri alan tüm öğretmenlerimiz, uzman ve başöğretmen olabilecek.
Yeni öğretmenlik kariyer basamakları yükselme sistemimizle öğretmenlerimiz birbirleriyle değil, kendileriyle yarışacaklar.
Öğretmenlik Meslek Kanunu
Bu konudaki kaygıları minimize etmek için her türlü desteği vereceğiz.
Öğretmenler arasında bir ayrıştırma olacak diye spekülasyonlar var. Eğitim sisteminde zaten 75 bin uzman öğretmen, 90 da başöğretmen zaten var. Bu zamana kadar hiç duydunuz mu: " Benim çocuğumu uzman öğretmen okutsun, başöğretmen okutsun." dendiğini... O, öğretmenin kendi özlük hakkıyla ilgili bir süreç.
Hem mevcutta eğitim sistemi içinde uzman ve başöğretmenler var hem de sınavı yeni koymuş değiliz veyahut da eğitim tamamlanırken kanunda değişiklik yapıp da sınav da konmuş değil. Öğretmenlere özgü bir kariyer yolunun açılması. Öğretmenlik Meslek Kanunu garantisi altında. Yeni olan hiçbir şey yok.
İnşallah, 19 Kasım'da suhuletle süreci yöneterek öğretmenlerimizin büyük çoğunluğunu uzman ve başöğretmen olarak sistemde göreceğiz.
Okul öncesi eğitim
Biz eğitimde okullaşma oranlarını 70 yıl gecikmeyle yüzde 90'ın üzerine çıkardık.
Önümüzde kök bir sorun var: Okullar arası başarı farkı. Geçmişteki uygulamalardan kaynaklı bir okullar arası başarı farkı var.
Okul öncesi eğitim, tüm OECD ülkelerinin yüzde 100'e ulaştırmak istedikleri bir okul türü...
Okul öncesi eğitim sadece çocuklarımızın bilişsel akademik becerilerini değil, duygusal gelişimleri ve akran eğitimleriyle birlikte hareket edebilme, bağımlılığa daha az yatkın olma gibi pek çok avantajı olan bir eğitim politikası.
Hedefimiz, 5 yaşta okullaşma oranını yüzde 100'e ulaştırmak. Biz bunun için 3 bin yeni anaokulu, 40 bin yeni ana sınıfı yapmak üzere yola çıktık ve dört yaklaşım geliştirdik:
1-Yeni bina yapmak.
2-Atıl binaları onararak anaokulu olarak hizmete sunmak.
3-BİLSEM'ler akşam eğitim veriyordu. Boş zaman aralıklarında orayı anaokullarına dönüştürdük.
4-Eğer bir okulda boş derslikler ve dörtten fazla anasınıfı varsa orayı bağımsız anaokulu hâline getirmek.
İnanın, bu uzun vadede eğitime sağlanan en büyük katkılardan biri olacak.
Çocuklar ilkokula geldiklerinde hazır bulunuşlarında farklar azalacak, tüm çocuklara bu imkânı verdiğiniz zaman tüm çocuklar eşit bir şekilde 1. sınıfa başlayacaklar. İkinci en önemli katkı, çocukların psikososyal gelişimleri çok daha ileri noktaya taşınacak, suça meyilleri daha az olacak. Okul terkleri azalacak. Eğitim sistemi içinde çok daha fazla vakit geçirecekler. Gerçekten bu yatırım, Türkiye'nin eğitim sistemine yapılan en büyük yatırımlardan biri.
Meslek liseleri, yüzde 1'lik dilimden öğrenci almaya başladı
Mesleki eğitim, katsayı uygulamasının aslında deforme ettiği bir eğitim türü. Buna müsebbip olanlar üç maliyet ürettiler. Birincisi, iş gücü piyasası istediği beceride nitelikli insan kaynağını bulamadı ve 'Aradığım elamanı bulamıyorum.' diye feryat etmeye başladı. İkincisi, homojen kümelemelerden kaynaklanan okullar arası başarı farkı arttı. Üçüncü maliyet de siz dezavantajlı çocukları bir okul türünde kümelerseniz öğretmenden öğrenciden başarı beklentisi azalır. Eğitim çok daha dezavantajlı bir ortama dönüşür ve bu yaşandı.
Mevcut birikimimizle, tüm paydaşlarımızla birlikte eğitim sistemini çok daha güçlü hâle getirmek için çabalıyoruz. Burada da daha önceki millî eğitim bakanlarımızın yaptığı gibi biz de mesleki eğitimi güçlendirmek için çok hızlı bir şekilde süreçlere yoğunlaştık.
Şimdi meslek liselerindeki en büyük odağımız, sektörü eğitimin tüm süreçlerine dâhil etmek oldu. Yani sektör; mezunları beklemiyor, müfredatı birlikte güncelliyoruz, öğrencilerin işletmede beceri eğitimlerini birlikte planlıyoruz, öğretmenlerimizin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerini birlikte planlıyoruz ve sektör istihdamda öncelik sağlıyor. Bu adımımızla meslek liselerine olan rağbet inanılmaz arttı. ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, savunma sanayisinde; Teknopark İstanbul, Konya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, İstanbul'da açmış olduğunuz yeni meslek liseleri, İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi gibi birçok lise yüzde 1'lik başarı diliminden yani en yüksek başarı diliminden öğrenci almaya başladı.
2022'de hedefimiz olan 7 bin 500 patent, faydalı model marka tasarım tescilini almakken 7 bin 800'e ulaştık. Daha iki bin yirmi iki yılı bitmedi. İlk defa meslek liseleri üretmiş oldukları fikrî mülkiyet kapsamındaki ürün tescilini aldıkları ürünlerini ticarileştirdiler.
Mesleki eğitim merkezlerindeki çırak, kalfa sayısı 159 binden 710 bine çıktı
Mesleki Eğitim Kanunu'nda üç iyileştirme yaptık. Bu düzenlemeden önce Türkiye'deki tüm mesleki eğitim merkezlerindeki çırak, kalfa sayısı 159 bindi, bugün 710 bin. Yılın sonuna kadar da Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi 1 milyon gencimizi mesleki eğitim merkezleriyle buluşturacağız.
Bir buçuk yıl aradan sonra 2021 2022 eğitim öğretim yılını, kararlı bir şekilde yüz yüze eğitime devam ederek tamamladık çünkü okullar gerçekten ilk açılması ve bu tip kriz durumlarında son kapatılması gereken yerler. Bundan tavizler vermemiz mümkün değil. Şu anda Sağlık Bilim Kurulunun bu süreçle kapalı alanlarda maske kullanımıyla ilgili bir kararı yok. Dolayısıyla derslerde maske kullanımı söz konusu olmayacak ama hassasiyetleri olan öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz istemeleri durumunda maskeyi okullarımız tarafından ücretsiz bir şekilde temin edebilecekler.
Geçmişte köylerden ilçelere, ilçelerden illere ve metropollere göçler yaşandı. Bu sebepten son yirmi yılda eğitimde fırsat eşitliği bağlamında çocuklarımızı desteklemek için taşımalı eğitim sistemi ortaya kondu. Yeni eğilimde ise artık köylere doğru bir göç başladı. Köylere doğru göç ile beraber enerji, tarım ve hayvancılık alanlarının stratejik olarak öne çıkmasıyla biz de MEB olarak bu sürece destek vermek için köy okulları açmaya karar verdik.
Köy okulları için üç aşamalı bir plan uyguladık: Birincisi, köy ilkokullarının açılması ile ilgili öğrenci sayısı sınırını ortadan kaldırdık. Çocuklarımız istenilen köyde ilkokul eğitimi alabilecekler. İkincisi, anaokullarında 10 olan öğrenci sayısını 5'e düşürdük. Sadece bu adımımızla bin sekiz yüz köyde yaklaşık yirmi bin yavrumuz okul öncesi eğitimle buluştu. Üçüncüsü, en büyük değişiklik, o köyde bulunan yetişkinler için halk eğitim kursları açalım istedik. Şu ana kadar sekiz yüz tane köy yaşam merkezini hizmete aldık. Köylerimizden müthiş bir rağbet gördük.
Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi 12 Eylül itibariyle bin 500 köy yaşam merkezini hizmete almış olacağız ve 2022'nin sonuna kadar da köylerimizdeki tüm okulları köy yaşam merkezine dönüştüreceğiz. O köylerdeki birikimi, yetişkinlerimizin birikimlerini çocuklarımıza aktarabilme imkânımız olacak.
Köylerdeki kadın kooperatiflerini de köy yaşam merkezlerine entegre etmeye çalışıyoruz.
Temel Eğitimde 10.00 Okul Projesi'yle diğer okullara göre imkân farklılıkları olan on bin okulu seçtik, yaklaşık üç milyarlık bütçeyle bir yıl içinde projeyi tamamladık. Küçük büyük onarımlar, fiziki iyileştirmeler ve kütüphaneler yaptık. Laboratuvarları güncelledik. Öğretmenlere ayrı eğitim verdik, öğrencilere materyal destekleri sunduk, öğrencilerin verilerine yönelik halk eğitim kursları düzenledik. Yani pozitif ayrımcılık yaparak o on bin okulu bir harmanlama imkânımız oldu.
Okullar arası farklılığı azaltmak için ikinci olarak da kütüphanesiz okul kalmayacak dedik. 26 Ekim 2021'de Emine Erdoğan Hanımefendi himayesinde başlattık. 2021 yılının sonunda Türkiye'de kütüphanesiz okul kalmadı. Bu proje başlarken mevcut kütüphanelerde 28 milyon kitap vardı, şu anda kütüphanelerimizde 80 milyon kitap var. 2022'nin sonuna kadar kitap sayısını 100 milyona çıkaracağız.
Yaşayan insan hazinelerimizin isimlerini kütüphanelerimize verdik. Muhtemelen bu hafta içinde İstanbul'daki bir okulumuza Yavuz Bülent Bakiler ismini vereceğiz inşallah.
Bu yaz ilk defa kütüphanelerimizi açık tuttuk. Kütüphanelerimizin hepsi açıktı. Ebeveynlerimiz de çocuklarıyla birlikte kütüphanelere gelerek buralardan yararlanma fırsatı buldu. Okulu bir buluşma merkezi hâline getirmek için çalışmalarımıza yeni projelerle devam edeceğiz.
Yardımcı kaynak, eğitim sistemimizin köklü problemlerinden biri. Pandemi sürecinde Kovid'in panzehri olarak bu sürece başladık. İkinci sınıftan on ikinci sınıfa, yardımcı kaynaklar üretelim istedik. Sadece dijital ortamda değil, imkânı olmayan çocukları düşünerek basılı olarak da gerçekleştirdik. Ders kitaplarının dışında yardımcı kaynaklar da masalara konacak. 136 milyon yardımcı kaynak, çocuklarımızın masasında hazır bulunmuş oldu. Bu bağlamda 12. sınıflara 20 farklı kaynak dağıtacağız.
Amacımız, çocuklarımızın her türlü gelişimlerini destekleyecek şekilde materyal üretebilmek ve velilerin üzerindeki yükleri kaldırmak.
Özellikle eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için de bu kaynakların ücretsiz olarak erişilebilirliğini sağlamak. Farklı bölgelerde okullarda görüştüğümüz zaman velilerimizin bu kaynaklardan inanılmaz derecede mutlu olduklarını görüyoruz.
Bir sonraki eğitim öğretim yılında da ders kitabıyla yardımcı kaynakları mezcetmek için uğraşacağız. Yani ders kitabı ayrı bir kitap, yardımcı kaynak ayrı kitap değil; tek bir kitap olarak verip hiçbir yardımcı kaynağa ihtiyaç duymadan çocuklarımızın eğitimlerini tamamlama imkânını artıracağız.
PISA ve TIMSS ile ilgili eğitim sistemindeki başarımız, iddia edildiğinin tersine her döngüde, bir önceki döngüye göre puanlarını yükseltiyor.
Biz eğitim sisteminin hem erişilebilirliğini hem de kaliteyi sürekli arttırdık.
Tüm öğrencilerimize de başarılı bir eğitim öğretim yılı diliyoruz.