Bursa’da yol inşaatında kendi vazifesi olmamasına rağmen patronunun talimatıyla demir kesmeye kalkan işçi, ölümden döndü. Sıçrayan demir parçası gözüne isabet eden işçi, yüzde 10 iş göremez raporu aldı. 18 sene süren tazminat davasına son noktayı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu koydu. Kazazedeye 10 bin liralık tazminatı mahkeme kararıyla ödendi.
Bursa’da otoyol inşaatında çalışan işçi, kendi görevi olmamasına rağmen taşeron patronunun talimatıyla demir kesmeye teşebbüs etti. Bu esnada sıçrayan demir parçası işçinin gözüne isabet etti. Mesai arkadaşlarınca hastaneye kaldırılan işçiye yüzde 10 iş göremezlik raporu verildi. İş Mahkemesi’nin yolunu tutan işçi, 100 lira maddi, 10 bin lira manevi tazminat talebinde bulundu. Kalıpçı olarak çalıştığını, asıl işi kalıpçılık olmasına rağmen zaman zaman demircilerin yapması gereken demir kesme işini de işverenlerin talimatıyla yaptığını anlatan davacı işçi, mesai saati dışı olan 17.45’te sıçrayan demir parçalarının gözüne isabet etmesi sebebiyle iki kez ameliyat geçirdiğini, buna rağmen göz felci olduğunu öne sürdü.
Sağ gözünün görmediğini, iş kazası nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını, kazada kusurlu olmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100 TL maddi ve 10 bin TL manevi tazminatın iş kazası tarihi olan 11.05.2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etti.
Bursa 2. İş Mahkemesi’nde savunma yapan taşeron işveren ise kazanın demir kesilmesi sırasında değil demir çubukların taşınması ve montajı sırasında meydana geldiğini, kazanın davacının kendi tedbirsizlik ve dikkatsizliğinden kaynaklandığını iddia etti. Şirketin önleyici tedbirleri aldığını, sağlık kurulu raporlarına göre görme kaybı olmadığını, davacının 09.09.2001 tarihinde iş başı yaptığını dile getirdi.
Mahkeme; demirlerin vinç yardımı ile tıra yüklenmesi sırasında yükleme yapılan demirin davacının sağ gözüne çarpması sonucu görme kaybına uğradığı ve 10.1 oranında malul kaldığı, alınan bilirkişi raporunda iş kazasının meydana gelmesinde davalı şirketin yüzde 60, davacının yüzde 40 oranında kusurlu olduklarının belirlendiğine dikkat çekti. Davacının maluliyet oranı, tarafların kusur oranları, tarafların toplumsal ve gelir durumları, olaydan duyulan üzüntünün derecesi, paranın satın alma gücü, hak ve nesafet kuralları göz önüne alındığında takdiren 10 bin TL manevi tazminatın davalı şirketten tahsil edilmesi gerektiğine hükmetti. Karar temyiz edildi. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, manevi tazminatın fazla olduğu gerekçesiyle kararı bozdu. Mahkeme, ikinci yargılamada ilk kararında direndi. İşveren kararı temyiz edince devreye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi.
Kurul, kazazede işçiye verilen 10 bin liralık tazminatın yerinde olduğuna hükmetti. Kararda; "Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar, direnme kararında açıklanan nedenlerle, tarafların kusur durumu ve davacının maluliyet oranı, yaşı ayrıca davacının uğradığı zarar ile olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı yerindedir. Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle tarafların kusur oranı dikkate alındığında bozma kararında belirtildiği gibi manevi tazminat miktarının bir miktar fazla olduğu, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Bu durumda yukarıda belirtilen ilkeler ve maddi olgular dikkate alınarak takdir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir. Mahkeme kararının onanmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir" denildi.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *