Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Daha Amerika keşfedilmemişken, Paris ve Londra’nın esamesi bile okunmazken İstanbul her alanda dünya merkeziydi. Avrupa’da insanlar içlerinde şeytan var diye cayır cayır yakılırken, İstanbul’da bırakınız insanları güvercinler, köpek, kediler bile şefkatle bağırlara basılıyordu" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Üniversitesinde düzenlenen Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi’ne katıldı. Kongrede konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, her medeniyetin kendi inanç, ahlak, sanat ve felsefe anlayışı çerçevesinde şehirleri şekillendirdiğini vurgulayarak, “Bu sebeple şehirler içinde yaşayanların kendi şeklini verdiği bir kaba benzetilmiştir. Tarihe baktığımızda kimi şehirlerin içinde eğlence için insanların katledildiği arenalarıyla öne çıktığını görüyoruz. Kimi şehirler cadı suçlamalarıyla insanların yakıldığı meydanları ile üne kavuşmuştur. Kimi şehirler ise yüz binlerce canın telef edilerek yükseltildiği devasa yapılarıyla tarihe kaydedildi. Bizim medeniyetimiz ise önce insan diyen bir tasavvurun eseri olarak inşa edilmiştir” diye konuştu.
“Roma’yı biz arenalarla tanıyoruz, bizim ecdadımız böyle şey inşa etmedi”
Statlara ve kapalı spor salonlarına “arena” adı verilmesini eleştiren Erdoğan, “Bazı dostlara öyle söyledim ‘Kapalı spor salonuna arena adını’ veriyorsunuz. Hiç düşünüyor muyuz bu ismi verirken. Ne demek arena. Bir çoğunu değiştirdik. Roma’yı biz arenalarıyla tanıyoruz ama bizim ecdadımız böyle şey inşa etmedi” şeklinden konuştu.
“Avrupa’da insanlar diri diri yakılırken, İstanbul’da güvercinler şefkatle bağırlara basılıyordu”
Tarihte İstanbul, Edirne, Bursa Konya başta olmak üzere bütün şehirlerin insan merkezli olarak kurulduğunu anlatan Erdoğan, “Her sokağı, caddesi, taşı insanı yansıtan bir anlayış ile şekillenen şehirlerimi sahip olduğumuz kültürün bir tezahürüdür. İnsanı tanımanın, anlamanın, iyi insan yetiştirmenin mekandan bağımsız bir şeklide tahayyül edilemeyeceğini bilen eller, bu şehirleri yükseltmiştir. Bu sebeple Buhara, Semerkand, Tebriz, Kudüs, Medine, Bağdat, Şam, Kurtuba gibi medeniyetimizin tüm şehirleri dünyanın her tarafından alimleri kendisine çekmiştir. Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettiğinde bu şehir 13’üncü yüzyıldaki latin istilası sebebiyle ağır yara almıştı. İstanbul’u yeniden ayağa kaldıran yöneticileriyle mimarlarıyla, kültür ve sanat erbabı ile bizim ecdadımızdır. Daha Amerika keşfedilmemişken, Paris ve Londra’nın esamesi bile okunmazken İstanbul her alanda dünya merkeziydi. Avrupa’da insanlar içlerinde şeytan var diye cayır cayır yakılırken, İstanbul’da bırakınız insanları güvercinler, köpek, kediler bile şefkatle bağırlara basılıyordu. İşte Süleymaniye, Gülhane parkı buralarda güvercinlikleri görüyoruz. Ecdadımız bunları mimarisinde tasavvur etmiş ve onu da yerleştirmiş” ifadelerini kullandı.
“Şehirle sosyal hayat ve tabiat arasında uyumu bozduğunuzda o belde ümran olmaktan çıkar”
Şehirleri birer okula, insanları da o okulun talebelerine benzeten Erdoğan, “Şehre hakim olmaya değil ondan bir şeyler öğrenmeyi talep ettiğimiz takdirde kendimizi geliştiririz. Kadim şehirlerimizin her biri ders almasını bilenler için birer okuldur. Mekan ile insanın en isabetli yerde buluşması ile kurulan şehirler, insanın imar faaliyetlerine kolaylık sağlar. Ümran dediğimiz yaşanabilir şehirler sadece emniyet, barınma ve gıda ihtiyacını karşılayan mekanların çok ötesinde bir ahenge sahiptir. Bu ahengi, yani şehir ile sosyal hayat ve tabiat arasında uyumu bozduğunuz zaman o belde ümran olmaktan çıkar” açıklamalarında bulundu.
“Millet bahçeleri betonlaşmaya karşı bir çıkış”
Tarihte Moğol saldırılarından bu yana kadim şehirlerin sürekli saldırı altında olduğunu kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
“Bilhassa son bir asırdır yaşadığımız sıkıntılar şehirlerimizin rengini ve ahengini epeyce soldurmuştur. Şehirleri çirkinleşmiş, ruhsuzlaşmış, fiziki ve manevi yıkıma uğramış bir medeniyetin öne çıkma imkanı yoktur. Elimizdeki medeniyet mirasının gücü sayesinde bu kayıpları kısa sürede telafi edebileceğimize inanıyorum. Son yıllarda ülkemizin her yerinde şehircilik alanında ciddi bir hassasiyetin geliştiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Millet bahçelerine bu kadar iddialı girişimizin sebebi buradan kaynaklanıyor. Betonlaşmaya karşı bir çıkış. Millet bahçeleri bu betonlaşmaya karşı bir çıkış olduğu gibi ailelerin çocukların yatıp yuvarlanabilecekleri yerler. Onların da bir köşesinde millet kıraathaneleri olsun ki oralarda da gelsinler kitaplarını okusunlar istiyoruz. İnşallah bundan sonra çok daha büyük bir yükselişe şahit olacağız.”
"Yaşanabilir marka şehirler mutlaka kuracağız"
Şehirlerin ortak bir ruhu ve şuuru olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Öyle bir şuur olmasıydı Antep Gaziantep olmazdı. Maraş, Kahramanmaraş olmazdı. Urfa Şanlıurfa olmazdı. Samsun, Ankara, Sivas milli iradenin tecelli ettiği şehirler olarak tarihe geçmezdi. Madem temel sağlam öyleyse bunun üzerinde çok daha iyisini bu millet inşa edebilir. Şehirlerimize kendimize nasıl bakıyorsak öyle davranmalıyız. Asıl marifetin insanların kalbini ruhunu benliğini inşa edecek şehirler imar etmek olduğunu unutmamalıyız. Bu amaçla marka şehirler, yaşanabilir şehirler diyoruz. Dikey mimari değil yatay mimari diyoruz. Toprağa yakın olmanın faziletini anlatıyoruz. Yaşanabilir marka şehirler mutlaka kuracağız. Bu dikey olursa kurulur diye bir mantık yok. Yatay mimari ile de bunu inşa etmemiz mümkün. Hem medeniyet izlerin koruyacak, hem modern döneme uyum sağlayacak şehirler kuracağız. Geleceğin dünyasında şehirlerini yenilerken şehir kültürünü şuurunu ve ruhunu korumuş devletlerin arasında yer alacağız. Bunun için önce kendi hazinemizi keşfedeceğiz ve hazmedeceğiz. Geçmişi ile gurur duyan nesiller demek, geleceği için daha büyük hedefler belirleyen nesillerin yetişmesi demektir. Önce ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştıracak, ardından 2053 ve 2071 vizyonlarımıza doğru yürümeye devam edeceğiz" dedi.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *