Global Terörizm Endeksi’nin raporuna göre, 2014 yılında 100 bin kilometre kontrol alanına ulaşan terör örgütü DEAŞ, 2018 yılında kan kaybederek 200 kilometrede sıkıştı.
Global Terörizm Endeksi, terör örgütü DEAŞ tarafından öldürülen insan sayısı ve kontrol ettiği alanlara ilişkin rakamları açıkladı. Araştırmaya göre, DEAŞ’ın kontrol ettiği alanlar ve öldürdüğü insan sayısı 2016’dan itibaren azaldı. 2014’te 100 bin kilometrekare kontrol alanına ulaşan terör örgütü aynı yıl 6 bin 73 kişiyi katletti. 2015 yılında etkinlik alanı 90 bin 800 kilometrekareye düşen DEAŞ, söz konusu yılda 6 bin 141 kişinin hayatına son verdi. 2016’da etkinlik alanının daralmasına rağmen 9 bin 150 kişinin ölmesine sebep olan DEAŞ bu tarihten sonra kan kaybetmeye başladı ve 2017 yılında 60 bin kilometrelik hâkimiyet alanında kalarak 4 bin 350 sivili öldürdü. 2018’de ise 200 kilometrelik kontrol alanına sıkışan terör örgütü DEAŞ, bin 328 sivili hayattan kopardı.
2016 yılından beri kontrol alanı ve öldürülen insan sayısındaki azalışın sebebi hakkında açıklamada bulunan Nişantaşı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Savaş Biçer, “DEAŞ terör örgütüne karşı Suriye ve Irak’ta uluslararası koalisyon tarafından sürdürülen etkili mücadelenin sonucunda örgütün büyük ölçüde alan hâkimiyetini ve işgal ettiği toprakları kaybetmesi önemli bir nedendir diyebiliriz. Elinde kalan ve kontrol ettiği bölgelerdeki halkın ise bölge dışına kaçması sonucunda, özellikle toplu katliamlarında azalma yaşandığını söylemek mümkündür. Eğer toprak kazanımına devam edebilmiş olsaydı, yeni işgal alanlarında kanlı cinayetlerine devam etmesi mutlaka beklenmeliydi” dedi.
Kararlı mücadele başarı getirdi
Türkiye’nin terör tehdidini en yakınında hisseden ülke olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Savaş Biçer, “Bu terör örgütüne karşı başarılı olabilmemizin sebebi, ülke içinde ve sınırların dışında özellikle Suriye’de, DEAŞ’a karşı sürdürülen bilinçli, planlı ve kararlı mücadele ile mümkün olmuştur. Tüm bunların dışında Türkiye’nin örgütün asıl gücünü oluşturan yabancı teröristlerin Suriye ve Irak’a geçiş yollarını kapatan tedbirler alması, önemli istihbarat çalışmaları sonucunda Suriye ve Irak içerisinde muhalif güçlerin DEAŞ’la ittifak ve birleşmelerine engel olması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat Kalkanı Harekâtı ile DABIK ve EL-BAB’ı kısa sürede temizleyerek Fırat Nehri batısındaki hâkimiyete son vermesi çok önemlidir” açıklamasında bulundu.
Yeni bir DEAŞ yapılanması bekleniyor
“Terör örgütü Suriye ve Irak’ta kaybettiği gücünü yeniden toparlama ve eylemlerine başlama potansiyelini halen korumaktadır” diyerek sözlerine devam eden Dr. Öğr. Üyesi Savaş Biçer şunları ifade etti:
“Çok sayıda DEAŞ’lı terörist Suriye’de diğer bir terör örgütü olan PYD/PKK tarafından tutuklu olarak muhafaza edilmekte, bir anlamda el altında bulundurulmaktadır. ABD’nin bölgeden tamamen çekilmesinden sonra, rejim güçlerinin de yeterli güvenlik sağlayamaması halinde DEAŞ’lı teröristlerin serbest kalması kuvvetle muhtemeldir. Avrupalı devletlerin kendi vatandaşı olan terör örgütü mensuplarını geri almayı kabul etmediğini de düşünürsek, bölgede intikam eylemleri ile adını tekrar duyurmayı hedefleyecek yeni bir DEAŞ yapılanması beklenmelidir.”
“Örgütleri birbirine karşı kullanma düşüncesinden vazgeçilmeli”
DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ta 2013 yılından sonraki eski gücüne ulaşmasının bundan sonraki süreçte zor olacağının altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Savaş Biçer, “Yeni etki alanlarında, yeni liderler ve farklı isimlerle, özellikle Afrika’da SAHEL bölgesinin tamamında, yani Nijerya’dan Somali’ye kadar olan bölgede ve Asya’da Bangladeş ve Pakistan’da El-Kaide kökenli radikal örgütlerle adını duyuracağı terör eylemlerine girişmesi beklenmelidir. Kafkasya, Orta Asya ve Güney Doğu Asyalı teröristlerin de ülkelerine dönmesi bu bölgelerde yeni oluşumlar ortaya çıkarabilir. Ancak esas olarak Avrupa ülkelerinde tek kişilik intihar saldırılarının, küçük gruplar tarafından gerçekleştirilebilecek silahlı terör eylemlerinin ve bombalı araç olaylarının görülmesi mümkündür. Bu amaçla sahada DEAŞ’a karşı müşterek sürdürülen uluslararası mücadelenin, ayrım göstermeden bütün terör örgütlerine karşı istihbarat paylaşımında da gösterilmesi gereklidir. Terör örgütlerinin gerektiğinde nasıl bir iş birliği içerisine girebildiğini, Suriye iç savaşında RAKKA’nın PYD/PKK tarafından DEAŞ’tan ele geçirilmesi sırasında görmüştük. Böyle bir ortaklık tablosu ile ileride karşılaşılabileceğini her zaman göz önünde bulundurarak, bir terör örgütünü diğer bir terör örgütü ile mücadelede kullanma düşüncesi terk edilmelidir. Böylece bütün terör örgütleri ile etkili bir mücadelenin başarılması mümkün olacaktır” dedi.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *