Türkiye Moğolistan ilişkilerinin, 50. yılı münasebetiyle düzenlenen Türk-Moğol ilişkileri Panelinde konuşan BAU Rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz, “İlişkilerin gelişmesinin ve sürdürülebilir olmasının yolu eğitimdir. Bu anlamda gençlere fırsat vermeliyiz” dedi.
Türkiye Moğolistan ilişkilerinin, 50. yılı münasebetiyle Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) “Türk-Moğol ilişkileri Paneli” düzenledi. Beşiktaş Güney Kampüsü B Konferans Salonu’nda düzenlenen panelde Moğolistan ve Türkiye arasında asırlardır devam eden ilişkiler, bu ilişkilerin daha da gelişmesi için neler yapılması gerektiği, ortak tarih ve kültürler ve diplomatik ilişkiler gibi konular ele alındı. Moğolistan Kültür Elçisi olan BAU Global Başkanı Enver Yücel’in katkılarıyla gerçekleşen panele ayrıca Moğolistan Büyükelçisi Dr. Bold Ravdan, AK Parti Milletvekili, Türkiye - Moğolistan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Mehmet Erdoğan, Türk Ocakları İstanbul Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram ve BAU Rektörü Prof. Dr. Şirin Karadeniz katılım sağladı.
“Türk tarihi eserleri için 115 ülkede 92 milyon dolarlık restorasyon çalışmaları yaptık”
Açılış konuşmasında bu zamana kadar Moğolistan’ı hiçbir zaman ayrı tutmadıklarından ve her zaman ortak tarih ve kültür için katkı sağladıklarından bahseden Mehmet Erdoğan, “Bir zamanlar Moğolistan’da Türklerin nüfusu Çinlilerden fazlaydı. Fakat maalesef Türk milleti olarak asimile olmaya çok açığız ve çabuk uyum sağlıyoruz. Rusya’ya ve Çin’e baktığımızda Urumçi’den tutun Türk boylarına sayısız Türk boyları yaşıyor. 1917 Bolşevik İhtilali’nden sonra Türklük kelimesini kaldırıp hepsine boy isimleriyle işte Azeri, Özbek, Kazak gibi bunlar bir ayrı ırkmış gibi öne çıkarıldı ve Türklük unutturuldu. Türk milletinin ananeleri, örfleri, adetleri ve gelenekleri unutturuldu. Tekrar Gorbaçov’un attığı adımdan sonra şekillenmeye başladığını hep birlikte görüyoruz. Moğollarla Türkler birlikte yaşamda, akrabalıkta ve evlilikte karışmış iki millet ve aslında bu iki milleti tek millet olarak gördüm hep ben. Onlar da bizi sınırı olmayan komşuları olarak kabul ediyorlar. Biz zaten her zaman Moğolistan’ın yanındayız üçüncü komşuda olsak beşinci komşuda olsak biz birinci komşuyuz biz aynı milletin evlatlarıyız.”
Erdoğan ayrıca dünyadaki Türk tarihi eserleri için 92 milyon dolarlık bir yenileme çalışması yaptıklarının da altını çizdi. Erdoğan konuşmasına şu şekilde devam etti; “2005 yılında Cumhurbaşkanımız, Başbakan olarak gittiği Moğolistan’da Karakurum şehrinden sonra Orhun Vadisi’ne geçiyor. Doğru düzgün yol yok, Orhun Vadisi’nde gezerken Bilge Kaan ile Kültigin’in Kitabeleri yerlerde yani koymuşlar ama parçalara ayrılmış ve kırılmış. Sayın Başbakanımız Moğol tarafına derki, ‘İzin verirseniz bunları buradan kurtaralım Orhun Abideleri Müzesi yapalım ve bunları müzeye taşıyalım yok olup gitmesin.’ Ve 2007’de kırk altı kilometrelik Bilge Kaan Kara Yolu’nun yaptırılması konusunda destek veriyor. Sonrasında da Orhun Abideleri Müzesini açtık. Orhun Abideleri Müzesi kurtarma müzesiydi ve yeniden o bölgeyi turizm bölgesi yaparak ve Orhun abideleri müzesini revize etme çalışmasına gireceğiz. 600 tane eser restore edildi. Dünyadaki Türk yani ecdadımızın ayak izlerinin olduğu her ülkedeki tarihi tüm eserlerimizin restorasyonları, kurtarılması ve iyileştirilmesi ile ilgili 92 milyon dolar para harcadı. Bu ecdat yadigarı eserlere sahip çıkmaya tüm dünyada devam ediyoruz. 115 ülkede restorasyon yapıyoruz gittiğimiz her yere ecdadımız değer kazandırdı biz de değer kazandırıyoruz.”
“İlişkilerin sürdürülebilir olması için eğitime odaklanmalıyız”
Moğolistan ile ilişkilerin geliştirilmesi noktasında gençlere eğitim alanında fırsatlar verilmesi gerektiğine ve ancak bu şekilde sürdürebilir olabileceğine değinen Prof. Dr. Şirin Karadeniz de şu şekilde konuştu; “Üniversitemiz hem Moğol gençlerinin eğitim gördüğü hem de Washington DC’deki diğer üniversitemizin de birçok Moğol öğrenciyi ağırladığı bir ağa sahip. Burada gençler yoluyla eğitim üzerinden, eğitim ve kültür köprülerinin daha sürdürebilir kılındığını görüyoruz. Çünkü bu gençler hem ülkemizde eğitim alıp Türkçeyi öğrenip hem de kültürümüzü iyi öğrendikleri zaman kendi ülkelerine döndüklerinde ülkemizin bir temsilcisi oluyorlar. Bu anlamda ilişkileri geliştirmek, sürdürebilirliği sağlamak adına bizim en önemli önerimiz gençlerimiz için fırsatlar oluşturmak olacaktır. Hem üniversite eğitimleri için hem lisansüstü eğitimleri için ya da kısa-uzun değişim programları ile ya da çeşitli araştırmalarda akademisyenlerin birlikteliğinde çalışarak aslında gençlerimizin birlikte yetişmesi birbirini anlaması diyalog kurması bu ilişkileri sürdürebilir olmasını sağlayacaktır. Bu işin en önemli yolu eğitim aslında. Tüm bu ilişkileri geliştirebilir ve sürdürebilir kılabiliriz.”
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *