Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Filiz Cicioğlu Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini değerlendirdi.
Tarihsel olarak Türk dış politikasının yüzünü Batıya döndüğüne dikkat çeken Cicioğlu, Cumhuriyet döneminde de bunun devam ettiğini ifade etti. Türkiye’nin yerini Batı’da belirlediğini belirten Cicioğlu, bu çerçevede kurulmuş bütün örgütlere üye olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinin en önemli nedenlerinden birisinin bu politika olduğuna işaret eden Cicioğlu, “Avrupa devletleri tarafından kurulan bu örgütün dışında kalmak istememesi Türkiye’nin en önemli hedeflerinden bir tanesi bence. Öte yandan Türkiye dış ticaretinin çok büyük bir kısmını AB ülkeleri ile yapıyor. Türkiye ticari olarak Avrupa ile bütünleşmiş durumda” değerlendirmesinde bulundu. Avrupa Birliği’ne üye bir Türkiye’nin bölgesinde daha güçlü olacağının altını çizen Cicioğlu NATO, BM ve Avrupa Konseyi üyesi Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin önem taşıdığını ifade etti.
Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin 1959 yılında başladığını hatırlatan Cicioğlu şunları söyledi: “1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile Avrupa Topluluğu arasında ortaklık ilişkisi kuruluyor. Bu anlaşma hazırlık, geçiş ve son dönem olmak üzere üç dönem öngörüyordu. 1973’te imzalanan Katma Protokol ile hazırlık dönemi tamamlanıyor ve geçiş dönemine geçiliyor. 1980 darbesi ile ilişkiler kesiliyor. 1987’de Özal döneminde AB’ye tam üyelik başvurusunda bulunuluyor. Böylece iki yol ortaya çıkmış oluyor. Ankara Anlaşması ile başlayan ve halen devam eden süreç ki bu süreçte son aşamadayız. Bir de 1987’de başlayan diğer süreçten bağımsız yeni bir yol. 1999 Helsinki Zirvesi’nde Türkiye aday ülke olarak kabul ediliyor. 2004 Brüksel Zirvesi’nde de müzakerelerin başlamasına karar veriliyor.”
İlişkiler istenilen düzeyde değil
AB-Türkiye ilişkilerinin istenilen düzeyde gitmediğini ifade eden Cicioğlu, AB’nin keyfi olarak pekçok fasılı bloke ettiğini kaydetti. Özellikle Kıbrıs sorununun AB tarafından kullanıldığını belirten Cicioğlu, “AB, Türkiye’den Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ni tanınmasını, adadaki askeri varlığına son vermesini ve liman ve havaalanlarını açmasını istiyor. Türkiye’nin bu şartları kabul etmesi mümkün değil. Bu da müzakereleri tıkayan bir durum olarak karşımıza çıkıyor” şeklinde konuştu.
Avrupa’da sağın yükselişinin ve artan İslamafobinin Müslüman bir ülke olan Türkiye için bir dezavantaj oluşturduğuna işaret eden Cicioğlu, iletişim stratejisinin çok güçlü kurulması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin nüfus ve ekonomi bakımından Avrupa’nın en önemli ülkelerinden biri olduğunu hatırlatan Cicioğlu, bu durumun Türkiye’nin AB’ye alınmasında çekinceye yol açtığını belirtti. Birçok ülkenin AB’ye çok kolay bir şekilde girdiğini belirten Cicioğlu, “Ancak bu ülkeler Türkiye’nin bir bölgesi, bir şehri kadar bile değiller. Aynı zamanda bunlar aynı dinden ve kültürden. Dolayısıyla bunların hazmetmesi çok zor olmuyor. Ancak Türkiye gibi nüfus ve yüzölçümü bakımından Avrupa’nın başta gelen bir ülkesinin AB’ye entegrasyonu çok daha zor. Bu da Avrupa için bir soru işareti oluşturuyor” değerlendirmesinde bulundu.
Alternatif söylemi rasyonel değil
AB’ye alternatif bulma meselesinin yıllarca dile getirildiğini kaydeden Cicioğlu, bu söylemin çok rasyonel olmadığını belirtti. Türkiye’nin başka uluslararası örgütlere üye olmasının AB üyeliğine engel olmadığının altını çizen Cicioğlu “AB’ye alternatif bulma fikri özellikle 90’lı yıllarda çok dile getirilen bir meseleydi. AB’yi bırakalım, Türk dünyası ile iletişime geçelim, Avrasya Birliği kuralım diye. Bunlar AB’den vazgeçme sebepleri olmamalı. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ve NATO üyeliği, Avrupa Konseyi üyeliğine veya D8 üyeliğine engel olmadı. Ben bunları alternatif olarak görmüyorum” ifadelerini kullandı.
Her iki taraf için ilişkileri bitirmenin akıllıca olmadığını belirten Cicioğlu, özellikle 2008 ekonomik krizinden sonra Türkiye’nin yükselen ekonomisinin Avrupa içinde çok önemli bir kaynak haline geldiğine dikkat çekti.
AB çökmez
Avrupa Birliği’nin çökeği fikrinin çok gerçekçi olmadığını ifade eden Cicioğlu, birliğin defalarca kriz yaşadığını ancak her bir krizden güçlenerek çıktığını söyledi. 2000 genişlemesinden sonra gelen 13 ülkenin AB’nin dengesini bozduğunu belirten Cicioğlu, “Ancak ben AB’nin çökeceğini düşünmüyorum. Avrupa Birliği uluslararası hukukta bulunmayan özelliklere sahip çok farklı bir entegrasyon” ifadelerni kullandı.
Türkiye’nin AB’ye girmesinin kısa dönemde zor gözükmesine karşın, imkansız olmadığının altını çizen Filiz Cicioğlu, “Bölgesel ve konjonktürel gelişmeler AB’nin olumsuz tavrını her zaman değiştirebilir. Türkiye gibi enerji koridorunda yer alan, genç nüfusa ve güçlü bir orduya sahip bir ülkenin AB tarafından görmezden gelinmesi mümkün değil” diye konuştu.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *