İstanbul
Hafif yağmur
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Marmara Basın Güncel Kocaeli Tarihi

Kocaeli Tarihi

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Uluslararası Orhan Gazi ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu’nda Kocaeli Tarihi hakkında önemli bilgiler verildi.

DOKUZ PATRON OLAYI

Doç. Dr. Ayşe Elif Emre Kaya, 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından, çalışanların gazete sahiplerine karşı güvence altına almayı hedefleyen yasalara gerek tasarı aşamasında, gerekse de yasalaştıkları günlerde gazete sahiplerinin karşı çıkmasıyla başlayan Dokuz Patron Olayı’nın Kocaeli basınındaki temsilini aktardı.  Kaya, 3 farklı yerel gazete üzerinden konuyu inceleyerek gazetelerin farklı siyasi düşüncelerine sahip olmasına rağmen, devletin çıkarlarını korumakta olduğunu anlattı.

HÜR FİKİR GAZETESİ

Doç. Dr. Esma Torun Çelik, Hür Fikir Gazetesi’ne göre Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Kocaeli yansımalarını ele aldı. Serbest Cumhuriyet Fırka’nın örgütlenmesini yaptığı kentlerden birinin de Kocaeli olduğunu kaydeden Çelik, Kocaeli’nde il örgütünün kurulmasına öncülük eden kişinin, Atatürk’ün emriyle Serbest Fırkaya geçen İbrahim Tolon olduğunu ifade etti. İl örgütü kurulduktan sonra olumlu ve olumsuz tepkilerle karşılaşıldığını dile getiren Çelik,  Serbest Fırka’nın kurulmasından sonra Kocaeli’ne yayınlanan Hür Fikir Gazetesi’nin partiye ve partinin ildeki yöneticilerine yönelik yapmış olduğu yayınlar ve izlediği politikaları belirtti.

KOCAELİ’NİN SESİ OLAN DERGİ

Yrd. Doç. Dr. Sedef Bulut,  1968 yılı sonlarında, Kocaeli’nin ileri gelenlerinden Dündar Çiğit ve Şefik Güler tarafından çıkarılmaya başlamış olan “Sesim” dergisi hakkında bilgiler verdi. Sesim dergisi ile 1960’ların sonu ve 1970’li yıllarda bölgede yaşanan olaylara ve kişilere dikkat çekildi. 7 yıl boyunca ayda iki kez olmak üzere basılan değinin sadece Kocaeli’de değil yurtdışından da takip edildiği bilgisi verildi.

YEREL GAZETELERDE DİJİTALLEŞME

Yrd. Doç. Dr. Taner Bilgin, 1925-1931 yılları arasında İzmit’te yayım hayatını sürdüren Hür Fikir Gazetesinin, Cumhuriyet inkılâplarına bakış açısı ve İzmit halkı üzerindeki etkisini ortaya koydu. Kocaeli Üniversitesi’nden Burçin Sağlam ise Kocaeli Yerel Basınında dijitalleşme dönemi hakkında bilgiler sundu. Sağlam, Kocaeli yerel basınının basılı yayınları yanında dijital döneme geçiş sürecinin zorlu ve uzun bir aşamadan geçtiğini ifade ederek” Özelikle dijital döneme geçişle birlikte, Kocaeli ’deki yerel gazetelerin okur kitlesinde artış olduğu tespit edilmiştir. Gazetelerin basılı yayınlarında ve internet sitesindeki haberlerde farklı haber dili kullandığı ve daha çok okut kitlesine ulaştığı gözlemlenmiştir” ifadelerini kullandı.

İLK SAVAŞ UÇAĞIMIZ FRANSIZ YAPIMI

Türk Havacılık tarihinde ilk izlere 1900’lü yılların başlarında rastlandığını, o dönemde ilk aldığımız uçağın Fransız yapımı Deperdussin isimli tayyare olduğunu aktaran Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nden Tamer Çeliker, Balkan Savaşı başladığında Osmanlı Devleti'nin elinde 17 adet uçak olduğunu, 1. Dünya Savaşı’na 8 uçakla giren Osmanlı’nın savaş bittiğinde elinde 100 adet uçak olduğunu aktardı.

20 SPAD VE 21 ALBATROS UÇAĞI

Kocaeli’nde Cengiz Topel Havalimanı’ndan önce Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında bugün 42 Evler olarak bilinen alanda bir havaalanı olduğu bilgisini veren Tamer Çeliker, ‘’İzmit havaalanının 1. Dünya Savaşı’nda da kullanıldığı görülmektedir. Batı Cephesi Komutanlığı emrinde iki ayrı uçak bölüğü bulunmaktaydı. Bu iki ayrı uçak bölüğü 01 Haziran 1922 tarihinde alınan kararla Batı Cephesi Komutanlığı emrinde Cephe Uçak Bölüğü adı altında birleştirilmiştir. Uçak Müfrezesi emrinde iki adet Breguet-14 uçağı bulunuyordu. Bu sırada İtalya’dan 20 Spad XIII av uçağı ile Almanya’dan 21 adet Albatros C-XV uçağı alınmıştır. Bu uçakların bir kısmı İzmit Havalalanı’nda görevlendirilmişlerdir’’ dedi.

KOCAELİ HALKININ ALDIĞI UÇAKLAR

Kocaeli halkının Türk havacılığına yaptığı katkılara da yer veren Tamer Çeliker, ‘’Kocaelililerin yaptığı bağışlarla 5 adet uçak alınarak, Türk Tayyare Cemiyeti’ne bağışlanır. Bu uçaklara Kocaeli, İzmit, Gebze, Kandıra, Karamürsel isimleri verilir. Havacılık tarihinde önemli yerlerden birine sahip olan Kocaeli, bağış kampanyasında da ülkemizin havacılık geleceğine katkı yapar’’ açıklamasını yaptı.

VECİHİ HÜRKUŞ, KOCAELİ’DE GÖREV YAPTI

Kocaeli’nin ilk havaalanında Türk havacılığının efsane isimlerinden Vecihi Hürkuş’un da görev yaptığını söyleyen Tamer Çeliker, sözlerine şöyle devam etti; ‘’Vecihi Bey, 1923 yılı başlarında İzmir’den İzmit Tayyare Bölüğü’ne atanır. Vecihi Bey, İzmit’te kaldığı kısa süre içinde büyük bir acıyla sarsılır. Kocaeli’nin ilk hava şehidi Remzi Bey, onun görev yaptığı sırada hayatını kaybetmiştir. Vecihi Bey, Tayyare Makinist mektebinden beri yakın arkadaşı olan Pilot Remzi Bey'in şehit oluşunu anılarında şu şekilde anlatıyor:

REMZİ BEY’İN UÇAĞI DENİZE ÇAKILDI

Daha Fazıl'ın acısı içimizde sızlarken tam bir ay sonra 28. 2. 1923 günü aramızdan sevgili Remzi'yi de kaybettik. Havacılığımızda yeni bir gözyaşı döktüren bu hadise tamamen gözlerimin önünde cereyan etmişti. Remzi öğleden sonra Spad av tayyaresiyle yerden yükseldiği zaman İzmit ufuklarının hâkimi olduğunu neşeli uçuşu ile gösteriyordu. Yarım saat kadar devam eden bu uçuştan dönen kahraman çocuk, deniz üzerinden meydana ve takriben 250 metre yükseklikten yaklaşmıştı. Bu sırada tayyare bir dalış vaziyetine geçerek dikildi ve motörün kuvvetini kesmedi. Ben olduğum yerde ihtiyarsız "gaz kes "diye bağırıyordum. Fakat ne tayyare düzeldi ve ne motörünü kesti. Her an büyüyen o süratle İzmit körfezinin derinliklerine kadar uzandı ve büyük bir gürültü ile sulara gömüldü.

HÜRKUŞ KURTARMAK İÇİN DENİZE ATLADI

Bütün kuvvetimle vaka mahalline doğru koşmağa ve sahilde bulduğum bir sandala atlayarak tayyarenin saplandığı noktaya yetişmeğe azmettim. Belki birkaç dakika geçmişti, Tayyare buradaki az olan derinlik içinde aynen görülüyordu ve Remzi içinden çıkmıyordu. Derhal üzerimdeki elbiseleri fırlatarak denize daldım. Remzi'yi bırakmayan kemerlerden kurtardıktan sonra tayyareden dışarı çıkardım. Fakat heyhat! Göremeyen açık mavi gözler sadece gülüyordu. Nabız durmuş, hayat sönmüştü. Bu anda kahraman Remzi'nin de azizler arasına göçtüğünü anlayınca ıslak vücudumun ürperdiğini ve gözlerime hücum eden yaşlarla beraber üşüdüğümü hissettim…

KOCAELİSPOR KURULDU

Çeliker, Kocaeli’nin ilk havaalanının bu yıllardan sonra da sivil havacılık alanında kullanıldığı ve zaman zaman at yarışları da düzenlendiği bilgisini verdi. Tamer Çeliker, bu alanın Kocaelispor ile olan bağlantısını da şu sözlerle anlattı; ‘’1950’li yıllarda dönemin İzmit Belediye Başkanı Osman Gencal, Baç Spor’un talebi üzerine 1 TL gibi sembolik bir rakam karşılığında araziyi takıma tahsis etmiştir. Baç Spor da daha sonra bu araziyi satıp buradan elde edilen gelirle 1966’da Doğan Spor ve İzmit Spor ile birleşerek bugünkü Kocaelispor kurulmuştur. Bugünkü 42 Evlerin kurulması da o yıllarda bu arazinin satışıyla başlamıştır.’’

GAYRİMÜSLİM HANELERİNE HAÇ İŞARETİ

Ankara Üniversitesi’nden Dr. Çağla D. Tağmat Milli Mücadele döneminde Yunan Ordusunun İzmit’te yaptığı katliamı Yunan ordusu 11. Tümen’in yaptığını dile getirdi. Yunanlıların 1921’de İzmit’ten çekilirken bir yangın çıkarıldığı ve bunun sonucunda birçok Müslümanın katledildiği belirten Tağmat. Bu katliamın sadece Yunanlıların geri çekilmesi esnasında değil İzmit’te bulundukları sırasında da yapıldığını, bu bilgilerin de yabancı kaynaklar tarafından da kanıtlandığı aktardı. Tağmat, Yunanlıların İzmit’ten çekilirken hertarafı yaktıklarını, Müslüman olmayan halka zarar vermemek adına gayrimüslimlerin hanelerini haç işareti ile belirlediklerini belirtti.

YUNANLILAR 1 YIL BOYUNCA ZULÜM YAPTI

Dr. Tağmat sözlerini şu şekilde sürdürdü;” Eylül 1920’de İzmit’e giren Yunan kuvvetleri, başka bölgelerden getirttikleri Rumları İzmit’e yerleştirmekle kalmamış, Ermenilerle de işbirliğine girişmişlerdir. Köyleri yakmak ve halka saldırmak gibi faaliyetlerde bulunan Yunanlar, İzmit’te kaldıkları yaklaşık bir yıllık süreçte, gasp, yağma, baskın ve zulümlerle bölgede varlık göstermişlerdir. 1921 yılında Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri’nin Yunanlarda yarattığı tedirginlik, Haziran 1921’de İzmit’i Gemlik ve Yalova istikametinde boşaltmalarıyla sonuçlanmış ancak Yunanlar İzmit’ten çekilirken bölgeyi yakmış ve çok sayıda sivil Türk hayatını kaybetmiştir. Arnold Toynbee’nin bizzat şahit olduğu, İzmit ve Karamürsel’de yaşanan bu olay, bölgeyi bir harabeye çevirirken halk arasında da büyük paniğe yol açmıştır.”

KUVAYİ SEFERİYE

Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adnan Sofuoğlu, merkezi Kocaeli olan Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Ankaraya karşı başarısız kalan son girişimi olan Kuvay-ı Seferiye hakkında az bilinen gerçekleri gözler önüne serdi. Sofuoğlu,  Milli Mücadele hareketini etkisiz hale getirmek için Kuvayi İnzibatiye’nin hezimete uğratılmasının ardından oluşturulan bu oluşumun bazı dalgalanmalara meydan verdiğini fakat yüce Türk milletinin kararlılığıyla altüst edildiğini dile getirdi.

AKMEŞE MANASTIRI ÖNEMLİ BİR DİNİ MERKEZDİ

İzmit ve çevresinden yaşayan Gayrimüslimlerin sayısın hakkında bilgi veren Prof. Dr. Haluk Selvi, “Balkan Savaşında en çok etkilenen şehirlerden biri İzmit ve çevresidir. Bu dönemde nüfusun %12’si Rum ve Ermeni’ydi. Akmeşe Manastırı önemli bir dini merkezdi. Ayrıca bölgede İki adet Protestan Mektep vardı. Savaşa kadar sorunsuz yaşayan halk Balkan Savaşıyla birlikte sorun yaşamaya başladı. İttihatçılar sorun çıkaran Ermenileri dönemin şartlarından dolayı görmezden geldi. Hatta Dâhiliye Nazırı tutuklu bazı Ermeni siyasi mahkumları serbest bıraktı. Mahmet Şefket Paşaya suikast düzenleyen bazı Ermeniler İzmit’e bağlı olan Sapanca Ormanlarında saklandı” dedi 

İZMİT’TE KOLERA VE ÇİÇEK HASTALIĞI SALGINI GÖRÜLDÜ

Osmanlı Devletinin Balkan Savaşıyla kaybettiği topraklarda yaşayan Müslüman halk Anadolu’ya doğru göç etti diyen Prof. Dr. Haluk Selvi, “Bu göçten en çok etkilenen şehirlerden biri İzmit’tir.  Göç ile birlikte İzmit’te Kolera ve Çiçek Hastalığı salgını görülmüştür. Yaşanan olaylar üzerine Hilali Amber Cemiyeti 1911 yılında İzmit’te kuruldu. Cemiyet kurulduğu andan itibaren yardım faaliyetlerine başladı. 1911 yılından toplanan yardımlar diğer yılların üç katı oldu” şeklinde sözlerine devam etti.  

ÇENESUYU AVRUPA’DA OLSAYDI DÜNYANIN BİR NUMARALARI SUYU OLURDU

Balkan Savaşı yıllarında İzmit’te içme suyu sorunu olduğunu aktaran Haluk Selvi, bu sorunun Çenedağı’nda fıçılarla su taşınmasıyla halkın su ihtiyacının giderilmeye çalışıldığı söyledi. Selvi, “Su sorunun aşılması için boru hattı ihalesi yapıldı. Abdulbaki Fevzi’nin yazdığı ve Türk Yurdu Dergisinde yayınlan makalesinde Çenesuyu berraklığı ve tadıyla Avrupa’da olsaydı dünyanın bir numaraları suyu olurdu” dedi.

İZMİT’TE FRENGİ

Yahya Kaptan Konferans Salonu’nda gerçekleşen oturumda ilk olarak Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nermin Ersoy, Kocaeli Üniversitesi ve Öğrt. Gör. Belgin Babadağlı İzmit Sancağı’nda Frengi hastalığı hakkında az bilinen gerçekleri aktardı. Amerika kıtasının keşfinden (1492) sonra Avrupa’ya yayılarak büyük salgınlara yol açmış olan frenginin 16. Yüzyılın “sifiliz yüzyılı” olarak anılmasına neden olduğunu dile getiren Ersoy” Osmanlı ülkesine nasıl geldiği konusunda farklı görüşler bulunmakta, ancak görülmeye başlandığı tarih itibarıyla Osmanlı-Rus Savaşları (1806-1812, 1828-1829), özellikle Kırım Savaşı (1854) sonrası salgınlar artmıştır. Bu amaçla İzmit Sancağı’nda frengiye karşı yürütülen mücadele kapsamında İzmit, Adapazarı, Geyve ve Kandıra kazalarına seyyar frengi tabipleri atanmış, 1911 yılında İzmit’te, 1918 yılında da Adapazarı’nda Frengi Hastanesi açılmıştır” dedi.

KARAMÜRSEL’E ATANAN MÜSLÜMAN DOKTORLAR

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Prof. Dr. Kenan Olgun sunumunda Osmanlı Devleti’nde doktor ve cerrah yetiştirmek amacıyla ilk modern Tıp Fakültesi’nin 1806 yılında açıldığını aktararak” Tıphane-i Amire adıyla açılan bu okulda öğretim görevlileri Müslüman ya da yabancı olurken öğrencilerin tamamı Müslümanlardan oluşmaktadır. Bununla birlikte dersler önce İtalyanca sonra Fransızca olarak verilmiş, zamanla okula gayrimüslimlerde alınmaya başlanmıştır. Bu okullardan mezun olan doktorlar Osmanlı Devleti’nin çeşitli yerlerinde görev yapmışlardır. Ülkenin birçok yerinde sıklıkla görülen tabipliklere atanan gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarından ziyade Karamürsel’e Müslüman doktor atamalarının daha fazla olduğunu görürüz” ifadelerini kullandı.

HİLAL-İ AHMER CEMİYETİ VE İZMİT

Sakarya Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Sarı ise  Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin, savaş alanında yaralanan veya hastalanan askerlere yardım etmek amacıyla kurlduğunu belirterek “Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, 1911 yılında yeniden kurulduktan sonra ülke genelinde vilayet, sancak ve kazalarda şubelerini açtığı görülmektedir. Bu şubelerinden birisi de Ekim 1911’de açılan İzmit Şubesi’dir. Cemiyetin İzmit merkez şubesinin dışında sancağa ait diğer kaza ve nahiyelerde şubeleri açılmıştır. Cumhuriyet döneminde Kocaeli’nde İzmit, Karamürsel, Geyve, İznik, Adapazarı, Bahçecik, Değirmendere, Derbent, Gebze, Kandıra, Karasu, Hendek, Sapanca, Akhisar, Akyazı ve Yalova Hilâl-i Ahmer Şubeleri faaliyetlerini devam ettirmiştir.” şeklinde konuştu.

İZMİT’TEKİ KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ

On dokuzuncu Yüzyıl sonu 21. Yüzyıl başında İzmit Sancağı’nda sağlık hizmetleri konusunu ise Yrd. Doç. Dr. Aslıhan Akpınar, Dr. Cebrail Yılmaz ve Tarihçi Resul Narin aktardı. İzmit’te koruyucu uygulamaların öncelikli olarak belirli hastalıklara karşı şekillendiği, zaman zaman genel temizlik ve dezenfeksiyon kurallarının uygulandığı ve nihayet sosyal hayata müdahale anlamındaki zorunlu uygulamaları da içerdiği kaydedildi.  Yrd. Doç. Dr. Rahime Aydın Er ise Cumhuriyet döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadele konulu sunumunu gerçekleştirdi.

KOCAELİ'NDE ALTI ORHAN CAMİ VAR

Osmanlı döneminde eserlerin gelecek nesillere aktarılması için eserlerin bakım ve onarımına önem verildiğini belirten Sakarya Üniversitesinden Ekrem Gürdal, yapım ve onarım faaliyetlerinde vakıf, hazine ve kişisel yatırımlar kullanılmakta olduğunu ifade etti. Ahşap ve birbirine geçme, çivi kullanılmadan çantı tekniğiyle Orhan Gazi döneminde inşa edilen Kandıra Sultan Orhan Camii, 2.Abdülhamit döneminde eskisi yıkılarak kargir(kesme taş) olarak yeniden inşa edildi. Gürdal, Kocaeli sınırları içerisinde günümüze kadar gelebilmiş altı Sultan Orhan Camii bulunduğunu bunların, İzmit Orhan (Gazi Süleyman Paşa) Cami, Gebze Sultan Orhan Cami, Kandıra Sultan Orhan Cami, Kandıra Araman (Kaymaz) Sultan Orhan Cami, Kandıra Döngelli Sultan Orhan Cami ve Körfez Kocalar Sultan Orhan Camilerinin bulunduğunu söyledi.

KANDIRA SULTAN ORHAN CAMİ

Sakarya Üniversitesinden Ekrem Gürdal tarafından Kandıra Sultan Orhan Cami’si tarihsel süreçte geçirdiği onarım ve tadilat çalışmaları katılımcılara aktarıldı. Kandıra Sultan Orhan Cami’sinin 1886-1894 tarihleri arasında gördüğü yapım ve onarımlarda izlenen süreçler, yönetim mekanizmaları, konuyla ilgili kurum ve kişilerin niteliklerine dair arşiv belgelerinden elde edilen bilgileri aktaran Gürdal, Osmanlı yapılarında ortaya çıkan tahribatın bakımı ve onarımının oldukça önemli bir mesele olduğunu belirterek, bu yapıların gördüğü işlevin kesintiye uğratmadan devam ettirilmesinin sosyal hayat için oldukça kıymetli bir vazife olduğunun altını çizdi.

MİNYATÜRLERDE ORHAN GAZİ

Türklerde resim ve minyatür sanatlarının tarihi, onların Orta Asya’da tarih sahnesine çıktıkları devirlere uzandığını belirten Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Pelin Güleda Karadeniz, Osmanlı minyatürünün daha çok anlatıma yönelik olduğunu vurguladı. Genellikle devlet büyüklerinin hayatını konu alan minyatürlerde padişahın tahta çıkışı, düğün, sünnet, cenaze törenleri ve savaş meydanları gibi konuların minyatürlerde tasvir edildiğini söyleyen Karadeniz , Orhan Gazi döneminde yapılan herhangi bir minyatüre ulaşılamadığını ancak XVI. Yüzyıla gelindiğinde Orhan Gazi dönemini konu alan nakkaş Ali Çelebi ve Nakkaş Osman’a ait minyatürlerin Hürname’de  mevcut olduğunu iletti.

İSLAM’IN KABULÜ İLE GELİŞEN KLASİK SANATLAR

Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yıldırım Karadeniz Kocaeli’nde bulunan birçok tarihi yapıda kalemişi tekniği ile yapılmış bezemeler görüldüğünü ve bu yapılar arasında konakların önemli bir yer tuttuğunu söyledi. Karadeniz söyleşisinde Kocaeli’nin Dilovası ilçesine bağlı Demirciler köyünde bulunan, Süleymaniye müderrisi Abdullah Şerif Ağa tarafından yapılan 1825 yılına ait Demirciler Konağı kalemişlerini ele aldı. Kalemişi sanatı kökeninde Orta Asya’da 8-9. Yüzyıllarda Türk Uygur sanatı ile başlamış ve Türklerin göçleri ile Anadolu topraklarına taşındığını söyleyen KARADENİZ Türklerin İslam dinini kabulü ile stilize motif ve kompozisyonların İslam sanatı ile olan birebir örtüşmesi, bu tarz desen ve uygulamaların gelişmesini sağlamıştır dedi. İslamın kabulü ile gelişen klasik sanatları Büyük Selçukludan başlayarak cumhuriyet sonrası ve günümüze kadar gelen tarihsel bir süreç yaşamıştır, yapıldığı dönemin üslubunu yansıtması bakımından çok önemli görülen konak bezemelerinin detaylı şekilde analiz edilerek gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarılması sağlanmış olacaktır diyen Karadeniz Demirciler konağı kalemişi incelemeleri ile sunumuna devam etti.

NAKIŞLI CAMİLER İLE KOCAELİ ÖRNEĞİ

Osmanlı sanatında görülen en önemli değişimlerinden biri mimari süsleme alanında yeni bir süsleme olarak katılan kalemişi bezemeleri olduğunu ve ilk örneklerini dönemin başkenti Bursa’da verdiğini ve kısa sürede Anadolu ve Osmanlı’nın o dönemki coğrafi sınırlarında hızla yayıldığını anlatan Sanat Tarihçisi Esra Çelik hemen hemen tüm yapı gruplarında karşılaşılan bu bezemelerin önemli örneklerinin ise Kocaeli’nde bulunduğunu söyledi.

Başkent Bursa’ya ve daha sonra Başkent olan İstanbul’a yakın olması nedeniyle önemli bir konuma sahip olan Kocaeli gerek merkez ilçelerinde gerekse diğer ilçelerinde farklı tekniklerle yapılmış bezemeler sahip pek çok yapıya rastlandığını söyleyen Çelik yaptıkları çalışmada Kocaeli kültüründe önemli bir yere sahip olan İzmit’teki Orhan Camii, Akçakoca Camii, Fevziye Camii, Pertev Mehmet Paşa  (Yeni Cuma) Camii, Saraylı Camii gibi 14. Ve 20. yüzyıllara ait dini mimari yapılarında yer alan Kalem işlerinin tarihsel süreç içerisinde ugradıkları değişimleri anlattı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *