Türkiye’de madencilik sektörüne faaliyet gösteren dernekler tarafından yapılan ortak açıklamada bir projeden yola çıkarak ülkede yapılan bütün maden arama projelerine karşı çıkılmanın doğru olmadığı belirtilerek, "Madencilik faaliyetlerinin durdurulmasını değil, bu işletmelerin insana ve çevreye duyarlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesini toplum olarak istemeliyiz" denildi.
Türkiye’de madencilik sektöründe faaliyet gösteren şirketler ve dernekler son günlerde maden ocaklarına ve maden çalışmalarına yönelik oluşturulan tepkiye yönelik ortak bir açıklama yaptı.
Tek bir projeden yola çıkarak tüm madencilik faaliyetlerine karşı çıkmanın doğru olmadığının vurgulandığı açıklamada, "Biz madenciler olarak ’maden veya çevre’ demiyoruz, biliyoruz ki ’veya’ dediğimizde veya ile bağladıklarımızın birinden vazgeçmek zorundayız. Oysa biz ne madenden ne de çevreden vazgeçebiliriz. Bu nedenle biz biliyoruz ve inanıyoruz ki insana ve çevreye duyarlı ve katkı sağlayarak dünya standartlarında madencilik yapabilen/yapan teknik kapasitemiz, insan kaynağımız, teknolojimiz, mühendislerimiz var" ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, Türkiye’nin maden alanında giderek dışarıya bağımlılığının arttığına ve bunun önüne geçilmesi gerektiğine dikkat çekilerek, "Kendi maden potansiyelimizi değerlendirmede ciddi sorunlar yaşadıkça bu bedel her geçen gün daha da artacaktır. Bugün refah düzeyi yüksek ülkelerin geldiği nokta analiz edildiğinde bu ülkelerin enerji ve maden ihtiyaçlarını kendi kaynakları ile karşıladıkları görülmektedir. Ülkemizin gerek enerji gerekse diğer maden varlığını öncelikle bilmesi, sonrasında bunların önce insan ve çevre duyarlılığı ile sürdürülebilir kaynak kullanım ilkesi doğrultusunda, dışa bağımlı olmadan kamu yararı gözetilerek üretmesi ve kullanması kaçınılmazdır” ifadeleri kullanıldı.
Türkiye’de madencilik sektöründe dışa bağımlılık oranının gitgide arttığının vurgulandığı açıklama şöyle devam etti:
"Ülke olarak toplam ithalatımızın yaklaşık yüzde 75’i enerji, hammadde ve ara mal kalemlerinden oluşmaktadır. İhtiyaç duyduğumuz enerji kaynaklarını ve metalleri dışarıdan satın almak için her geçen yıl çok büyük bedel ödüyoruz. Ülkemiz ithal kömür, demir cevheri, altın, bakır, kurşun, çinko ve birçok maden ve metale her yıl yaklaşık 25 Milyar USD bedel ödüyor. Kendi maden potansiyelimizi değerlendirmede ciddi sorunlar yaşadıkça bu bedel her geçen gün daha da artacaktır. Bugün refah düzeyi yüksek ülkelerin geldiği nokta analiz edildiğinde bu ülkelerin enerji ve maden ihtiyaçlarını kendi kaynakları ile karşıladıkları görülmektedir. Ülkemizin gerek enerji gerekse diğer maden varlığını öncelikle bilmesi, sonrasında bunların önce insan ve çevre duyarlılığı ile sürdürülebilir kaynak kullanım ilkesi doğrultusunda, dışa bağımlı olmadan kamu yararı gözetilerek üretmesi ve kullanması kaçınılmazdır. Bu nedenle madencilik faaliyetlerinin durdurulmasını değil, bu işletmelerin insana ve çevreye duyarlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesini toplum olarak istemeliyiz"
Açıklamada, Türkiye’de madencilik faaliyetinin çerçevesinin yasalar ile belirlendiğinin altını çizilerek, "Verilen tüm ruhsat ve izinlere karşı herkes yargıya başvurabilmektedir. Kamuoyunda tartışmaya açılan madencilik projelerinin birçoğunda yargıya başvurma hakkı kullanılmış, yargının verdiği karar doğrultusunda süreç işlemiş, kesinleşen yargı kararı doğrultusunda ya madencilik faaliyetine başlanmamış veya faaliyetler durdurulmuş ya da faaliyetlere başlanmış veya devam edilmiştir. Hukukun üstünlüğüne, hukuk devleti ilkesine inanan madenciler olarak bu süreçler sonunda faaliyete geçen işletmelerin faaliyetlerinin hukuk kuralları dışına çıkılarak engellenmeye çalışılmasını, protesto hakkını aşarak işletmelere fiziki müdahalelerde bulunulmasını anlamakta güçlük çekiyoruz" denildi.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *