Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde 17 Ağustos 1999’daki depremde eşini, 40 aylık bebeğini, 2 ağabeyini, ağabeylerinin eşleri ve 5 yeğenini kaybeden 56 yaşındaki vatandaş, 20 yıldır kaybettiği ailesinin acısını yaşıyor.
Kocaeli’nin Gölcük ilçesi merkezli 17 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen ve on binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olan 7.4 şiddetindeki depremin ardından 20 yıl geçti. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği depremin izi merkez üssü olduğu Gölcük’te silinirken, kentte yaşayan vatandaşlar kaybettiği yakınlarının acısını ilk gün ki gibi yaşıyorlar. Gölcük ilçesine bağlı Değirmendere Mahallesi’nde yaşayan 56 yaşındaki Mustafa Kolip de depremde yakınlarını kaybeden vatandaşlar arasında yer alıyor. 17 Ağustos 1999 gecesi gerçekleşen depreme uykuda yakalanan Kolip, 13 saat boyunca göçük altında kaldı. Aynı odada birlikte uyuduğu eşi Nermin Kolik ve 40 günlük bebeği Ahmet Enes’in göçük altındayken ölümüne şahit olan Kolip, 13 saat sonra kurtarıldığında son umut olarak aynı mahallede yaşayan ağabeylerinin yardımına koştu. Ağabeyleri Yusuf ve İbrahim Kolip’in aileleri ile birlikte yaşadığı aparmanın da yerle bir olduğunu gören Kolip, yaklaşık 10 gün boyunca ağabeyleri ve ailelerini kurtarmak için göçükte çalıştı.
Göçük altından kurtarıldığına sevinemeden ailesinden 11 kişinin ölüm acısını yaşadı
Yapılan kurtarma çalışmalarının ardından Kolip’in ağabeyi Yusuf ile eşi Havva, diğer ağabeyi İbrahim ile eşi Rukiye Kolip ve 5 yeğeninin cansız bedenine ulaşıldı. Göçük altından kurtarılmanın sevincini yaşayamayan Mustafa Kolip, eşi, bebeği, ağabeyleri ile eşleri ve yeğenlerinin de arasında olduğu 11 yakınını toprağa vermenin hüznünü yaşadı. Uzun yıllar bir fabrikada çalıştıktan sonra emekli olan Mustafa Kolip, 20 yıldır kaybettiği ailesinin hüznünü yaşıyor. Sık sık mezarlığa giden aile kabristanındaki ailesinin mezarı başında dua ediyor.
“İlk deprem olduğunda ne olduğunu anlayamadık”
Depremin olduğu gece yaşadıklarını anlatan Kolip, “Aynen böyle çok sıcak ve bunaltıcı bir gündü. Gece zaten deprem olduğunda ne olduğunu anlayamadık. Gece yattık, sabah işe gidecektik. İlk deprem olduğunda ne olduğunu anlayamadık. Benim, eşim 2 tane ağabeyim, eşleri ve çocukları ile birlikte tam 11 kişi depremde vefat etti. Biz göçük altında kaldığında ne yaşandığını anlayamadık. Maden mühendisi olan bir arkadaşım vardı. 13 saat sonra göçük altında o beni çıkarttı. Biz göçük altında kaldığımızda eşim beton altında sıkışmıştı. Biz deprem sırasında yataktaydık, bebek de hemen ayaklarımızın olduğu yerdeydi. Deprem olduktan sonra bebek kayboldu, eşim de sıkışmıştı. Oradan çıkamadı ve yaklaşık 4 saat sonra vefat etti. Karşıda komşularım vardı. Kadının çocukları vardı. Yalvarıyordu. Ben olduğum yerden çıkamazdım zaten. Göçük altından çıktıktan sonra ilk onları kurtardık” dedi.
“Hanımım ve 40 günlük bebekle birlikte tam 11 kişiyi kaybettik”
Daha sonra ağabeylerinin yaşadığı binaya gittiğini söyleyen Kolip, yakınlarını kaybettiği için göçük altından kurtarıldığına sevinemediğini dile getirerek, “Ağabeylerim yakınımda bulunan bir apartmanda yaşıyordu. Onların da olduğu bina olduğu gibi yıkılmıştı. Yaklaşık 10 gün boyunca onları çıkartmak için çabaladık. Tabii hepsini ölü olarak bulduk ve göçük altından çıkarttıklarımızı hemen gömüyorduk. Hanımım ve 40 günlük bebekle birlikte tam 11 kişiyi kaybettik. Biz inançlı insanlarız. Allah’tan gelen olduğunu bildiğim için psikolojik tedavi yardımını kabul etmedim. O acıyı atlatabilmek için herhangi bir ilaç falan kullanmadım. Biz göçük altından çıkartıldığımızda deprem olduğunu anlayabildik” diye konuştu.
“Çok korkunç bir olaydı”
Öte yandan, Gölcük Değirmendere sahilinde bulunan evinde Gölcük Depremi’ne yakalanan emekli Gazeteci Mustafa Onur, deprem anında yaşadıklarını anlattı. O gece sular altında kalan 2 katlı evinin çökmemesi sonucunda kurtulduklarını dile getiren Onur, “Allah bir daha o günleri yaşatmasın. O akşam sanki yer yerinden oynadı. Çok korkunç bir olaydı. Biz o gece saat 02.30’a kadar dışarıda oturduk. Daha sonra evimize girdik, yatmamız ile birlikte bir ada bir gürültü koptu. Biz dünya batıyor zannettik. O sallantı ve gürültü hiç bitmeyecekmiş gibi düşündük. Sonra yataktan kalktıktan sonra karşılaştığımız manzara çok kötüydü. Bir anda kendimizi denizin içinde bulduk. TÜPRAŞ tesislerinde baca yıkılmıştı, alev alev yanıyordu. Oranın patlaması ile o şeylerin oluştuğunu düşündük ama daha sonra depremin etkisi ile bacanın devrildiğini öğrendik. Denizin üstü kıpkırmızıydı. Önce biz deprem olduğunu zannetmedik” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *