Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde “Mekanik Fiziğin Doğuşu Üzerine Felsefî Bir İnceleme” başlıklı bir seminer düzenlendi.
SAKARYA
SAÜ İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü’nün düzenlemiş olduğu seminer dizisi çerçevesinde İstanbul Medeniyet Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Dr. Engin Koca’yı ağırladı.
Düşünce tarihini aynı zamanda gerçekliği bilimsel modellerle yorumlayan bir inançlar tarihi olarak yorumlayan Engin Koca, konuşmasına tarihteki bilimsel modelleri sıralayarak başladı. Bunları İlk Çağ’da ve Orta Çağ’da yaygın olan Platoncu-Aristotelesçi “organik model”, Yeni Çağ’da yaygın olan Dekartçı-Newtoncu “mekanik model” ile Yakın Çağ’da yaygınlık kazanmış olan Hegelci-Darwinci “evrimsel model” olarak sıralayan Koca, daha sonra organik modelin kısa bir tasvirini ortaya koydu. Koca, bu tasvirde evrensel düzenin “doğanın bir akla sahip olması” ile hareketin kaynağının ise “doğanın bir ruha sahip olması” ile açıklandığına, bu açıklamaya zemin sağlayan tavrın ise insanın tabiat ile kendisi arasında bir analoji kurması olduğuna dikkat çekti.
Engin Koca, genel giriş ve organik doğa anlayışı üzerine yaptığı genel tasvirden sonra, konuşmasının asıl konusunu teşkil eden ve on yedinci yüzyılda yükselişe geçmiş olan yeni doğa felsefesine, yani mekanik doğa anlayışına geçiş yaptı. Mekanik doğa anlayışı ile organik doğa anlayışı arasındaki farklara dikkat çeken Koca, dönüşümün temel noktalarını tespite çalıştı. Mekanik doğa anlayışının tabiatı bir makine olarak tasvir ettiğini söyleyen Koca, makinenin tamamlanmış ve kapalı bir dizge olduğunu, değişim esasıyla değil tekrar esasıyla çalıştığını, dolayısıyla bu dönemde doğanın da bu şekilde kurgulandığını anlattı. Bu anlayış farkının izini illet-nedensellik teorisi bakımından da sürmeye çalışan Koca, Aristo’daki dört illet anlayışının Newton’da ikiye indirgendiğini, bunun bir göstergesi olarak Gâî-erek nedenin fâil-etkin neden içinde eritildiğini söyledi.
Mekanik doğa anlayışının izlerini matematiksel sanatlarda sürmeye devam eden Koca, Galile’nin nedenlerle ilgilenmeyen bir teknisyen seviyesinde çalışarak, doğal hareketi fiziğin konusu olmaktan çıkarıp mekaniğin konusu hâline getirdiğine değindi. Koca, bu anlayışın Newton’un hocası Barrow’da da tekrarlandığını detaylı bir şekilde açıkladıktan sonra şu cümlelerle bu anlayışın en temel açmazına işaret etti: “Ama burada bir problem var; bu nominalist-voluntarist pozisyon, Bacon’da da var, bu doğa felsefesini, istatiksel genellemeler yaparak doğadaki düzenilikleri keşfetme etkinliği olarak konumlandırmayi teklif etmektedir. Fakat bu girişim, doğaya içinden bakılacak teorik bir çerçeve olmadan rehbersiz bir soruşturma halini alacak ve sistematik bir doğa bilimi oluşturmaya engel teşkil edecektir. Diğer bir deyişle, matematiksel sanatlara vurgu yapmak Aristotelesçi fiziği tahtından edemez. Poietike gelişebilmek için bir dinamik teorisine, teorik bir çerçeveye ihtiyaç duyar. Yeni bir dinamik temel inşa etmek ise yeni bir metafizik çerçeve kurmayı gerektirir.” Bu probleme dikkat çektikten sonra da bu problemin Dekart tarafından yeni bir metafizik ve dinamik teorisi sunmakla aşılmaya çalışıldığını ifade etti.
Konuşmasına mekanik fiziğin detaylı anlatımlarıyla devam eden Koca, algı, bilgi, hareketin tanımı ve ilkesi ile diğer bilimsel ilkeler hakkındaki dönüşümleri izah ettikten sonra, nihaî tahlilde “nedensellik ilkesi”, “enerjinin korunumu ilkesi” ve “Newton’un üç ilkesi” gibi “koşulsuz zorunluluklar” üzerine yapılan tartışmaların esasen metafizik tartışmalar olduğuna vurgu yaparak konuşmasını tamamladı.