İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Kalp yetersizliği 2030 yılına kadar yüzde 46 artacak”

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bengi Başer, kalp yetersizliği ile çok sık karşılaşıldığını ve bu seyirde devam ederse 2030 yılına kadar dünya genelinde yüzde 46’lık bir artış görülebileceğine dikkat çekti.

Medicana Kadıköy Hastanesi ve Novartis Türkiye ev sahipliğinde Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen Kalbini Erken Tanı eğitim semineri düzenlendi. Kalp yetersizliği ile ilgili toplumsal bilinci arttırmak, tanı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi vermek amacıyla düzenlenen seminerde konuşma yapan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bengi Başer, “Kalp yetersizliği dünyada ve ülkemizde sık rastlanılan bir klinik tablodur. Önümüzdeki 15-20 yıl içinde toplum sağlığını tehdit edici boyutlara ulaşılacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde kalp yetersizliğinin genel nüfusa oranı yüzde 0.3 – yüzde 2 arasında değişmektedir. Yaş bazında detay verecek olursak 65 yaş üzerinde görülme oranı yüzde 3 – yüzde 5; 75 yaş üzeri görülme oranı yüzde 25’tir. Bu tabloya bakıldığında erken yaşta kalp yetersizliği konusunda bilinçlenmek çok önemlidir” dedi.

Kalp yetmezliğinin, kontrolsüz yüksek tansiyon, kişide ve/veya ailesinde görülen kalp krizi öyküsü, doğumsal anomaliler, kronik akciğer hastalıkları, bazı ateşli hastalıklar, şeker hastalığı, guatr, aşırı kilo ve çeşitli ilaçların yan etkileri nedeniyle oluşacağını belirten Prof. Dr. Bengi Başer, “Kalp, her atımında kasılıp gevşeyerek vücuda kan pompalayan bir kastır. Kalp yetersizliğinde kalp doğru şekilde çalışamayacak kadar zayıf düşer. Bu kalbin yeterince kuvvetle kasılmadığı veya yeterince kanla dolmadığı anlamına gelir. Böylece kan pompalama sitemi bozulur. Bu da kalp yetersizliği olarak tanımlanır” dedi.

“Doğru ve erken teşhis, uygun tedavi için belirtilerini göz ardı etmemek gerekir”

Kalp performansının azalması sonucu, kalbin doku ve organlara gereken yeterli kanı iletememesiyle ortaya çıkan kalp yetersizliğinin oldukça yaygın bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Bengi Başer, kalbin vücuda yeterli miktarda kan pompalayamaması sonucu akciğerlerde ve vücudun değişik bölgelerinde sıvı birikimi meydana geldiğini bu durumun da belli başlı belirtileri olduğunu söyledi.

Başer, “Nefes darlığı, halsizlik, öksürük ve hırıltı, vücutta ödem, çarpıntı ve çabuk yorulma gibi belirtileri olan kalp yetersizliğinde erken teşhis çok önemlidir” dedi.

Semptomları fark edenlerin hemen bir uzmana başvurması gerektiğinin altını çizen Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bengi Başer, kronik hale gelen kalp yetersizliğinin hastaların hayat kalitelerinde kalıcı bozulmalara yol açacağını, belirtilerin kesinlikle göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Kalp yetersizliği şüphesi ile gelen hastalarda temel şikayetlerinin ne olduğuna bağlı olarak EKG (elektrokardiyografi), EKO (ekokardiyografi), göğüs röntgeni ve kan tahlilleri tetkiklerinin uygulandığını söyleyen Prof. Dr. Bengi Başer, kalp yetersizliği erken teşhis edilmiş ve kalıcı bir hasara yol açmamış bir nedene bağlı ise tedavi edilebileceğini, ancak çoğu durumda teşhis konulduğu anda genellikle kalıcı kalp hasarı meydana geldiği için tablonun stabil halinin korunması ve ilerlememesi için tedavi uygulandığı ifade etti.

Kalp yetersizliği tedavisinin temelde üç basamaktan oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Bengi Başer, bunları şöyle sıraladı: “Tedavi basamakları, sağlıklı beslenme ve tuz tüketiminin azaltılması, düzenli ve uygun egzersizlerle yaşam tarzının değiştirilmesi, ilaç tedavileri ve ileri aşamalarda pil ve cerrahi müdahalelerden oluşur. Bunlar kalp yetersizliği durumunda hastanın olmazsa olmaz kurallarıdır” dedi.

Kalp yetersizliğinde dikkat edilmesi gerekenler

Kronik kalp yetersizliği ile yaşamayı öğrenmenin yaşam kalitesini koruyacağını önemle vurgulayan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bengi Başer, günlük kontrolleri ve rutin olarak dikkat edilecek kuralları şöyle açıkladı: “Diğer kronik hastalıklarda da olduğu gibi günlük düzenli kontroller ve kendi vücudunuzu tanımanız onu okuyabilmeniz çok önemlidir. Kalp yetersizliğinde en hassas konu vücutta ödem ve sıvı birikmesidir. Bu yüzden her sabah tuvalet ihtiyacınızı giderdikten sonra üzerinizde benzer kıyafetler olacak şekilde tartılın. Eğer 3 gün içinde vücut ağırlığınız 1,5 – 2 kilodan fazla artış gösterirse mutlaka uzman hekiminize başvurun. Vücudunuzda sıvı birikmesi (ödem) olup olmadığını anlamanın diğer bir yolu da her gün parmağınızı ayak bileğinize, baldırınızın ön kısmına ve dizinize hafifçe bastırarak çukur ve/veya gömülme olup olmadığına bakmaktır. Değişiklik durumunda mutlaka hekiminize bilgi verin. Diğer yandan normalden daha fazla nefes darlığı yaşamak, geceleri daha fazla yastık kullanmak, sürekli öksürük ve hırıltı, balgam renginin değişmesi ve hafif pembeleşmesi, konuşma sürekliliğinde zorlanma hastalığın maalesef ki ilerlediğini gösterir. Bu sebeple kalbinizin ne durumda olduğunu ne kadar iyi olduğunu ancak hastalığı tanıyarak ve farkında olarak analiz edebilirsiniz” şeklinde konuştu.

Kalp yetersizliği yaşayan hastaların verilen ilaçları düzenli kullanmanın yanı sıra, uygun zamanda, uygun dozda ve öğün ilişkisine dikkat ederek kullanılmasının önemini belirten Prof. Dr. Bengi Başer, “İlaçlarınızın her birini her gün ve doğru zamanda kullanın. Kullanım zamanları ile ilgili değişiklik yapmak için mutlaka hekiminize danışın. Tedaviye rağmen rahatlamayan şiddetli göğüs ağrısı, ciddi ve inatçı nefes darlığı, bayılma; nefes darlığında artış, nefes darlığı ile sık sık uykudan uyanma, uyku için yastık sayınızda artış ihtiyacı durumlarında acilen hekiminize başvurun” dedi.

Kalp yetersizliği ve beslenme ilişkisi

Beslenmenin her kronik hastalıkta olduğu gibi kalp yetersizliğinde de çok önemli bir etken olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bengi Başer, “Günlük 1,5-2 litre su mutlaka içilmeli, günlük tuz tüketimi 1 silme tatlı kaşığını (5 gram) geçmemelidir. Sebze meyve kepekli ürünler yüksek posa içerirler. Beslenmede bunlara sıkça yer verilmelidir. Yüksek posa içeren ürünler kan şekerini ve kan yağlanmasını kontrol altında tutmayı kolaylaştıracaktır. Görünür tuz içeren kraker, cips, tuzla kavrulmuş kuruyemişlerden uzak durulmalıdır. Ayrıca salamura gıdalar yüksek oranda tuz içerir. Bu yüzden zeytin, turşu, salamura edilmiş balık, konserve ürünler, salça, hazır çorbalar ve et/tavuk suyu tabletlerinden de uzak durulmalıdır. Salam, sosis, sucuk, pastırma ve füme edilmiş et ürünleri yüksek miktarda sodyum içerdiği için uzak durulması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

Son yıllarda kalp yetersizliği tedavisinde önemli adımlar atıldığını vurgulayan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bengi Başer, “Kalp yetersizliği kardiyolojinin en çaresiz kaldığı alanlardan biriydi. Ama yeni nesil ilaçlar ve tedavi yöntemleriyle kalp yetersizliği ve hastalığın oluşturduğu çaresizlik bir kader olmaktan çıktı. Yeni tedavi yöntemleriyle hedefimiz ölümü ve hastane yatışlarını engellemek kadar, hastaların egzersiz kapasitesini ve hayat kalitesini yükseltmeye çalışmak. Doğru zamanda doğru tedaviye başlamak hastaların hayat kalitesini yükseltmede çok önemli rol oynuyor” diye ifade etti.