İstanbul
Hafif yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Marmara Basın Sağlık Kolon kanserinde erken teşhis büyük önem taşıyor

Kolon kanserinde erken teşhis büyük önem taşıyor

916
GÖSTERİM
5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl yaklaşık 500 bin kişinin hayata veda etmesinden sorumlu olan kolon (kalın bağırsak) kanserinde erken teşhis büyük önem taşıyor.

Tüm organ kanserleri arasında önlenebilen tek türün kolon kanseri olduğunu belirten Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz, 50 yaş üstü bireylerde 5 yıl ara ile yapılan kolonoskopiler sayesinde, kolon kanserinden ölüm oranının yüzde 85 azaldığının altını çiziyor.

Toplumda elli yaştan sonra daha sık görülen kalın bağırsak kanseri vakalarının %95’inde olayın başlangıcı kolon polipleri şeklinde ortaya çıkıyor. Kolon polipleri noktasal doku büyümesinden başlayarak giderek irileşen ve kalın bağırsak iç dokusundan köken almış tümöral lezyonlar olarak biliniyor. İki cm’den daha büyük poliplerde kansere dönme ihtimali %50 seviyelerinde görülüyor.

Polip üzerinden alınan biyopsilerin patolojik incelemesinde hücresel atipi yahut displazi ile karşılaşılmışsa kolon kanseri hususunda riskin oldukça artığını belirten Bayındır İçerenköy Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz, “Kolon poliplerinin büyüklüklerinin iki katına çıkma süresi birkaç yıl ile ifade edilen bir süredir. Dolayısı ile belirli aralıklarla yapılacak olan takip amaçlı kolonoskopi uygulamaları kolona ait poliplerin mevcut olup olmadığını ortaya koyarak, bu poliplerin yüksek kanser riski taşıyıp taşımadıklarının tespit edilebilmesine imkân sağlar. Böylece riskli kolon polipleri daha büyük boyutlara varmadan teşhis edilmiş olur ve kolonoskopik yöntemle (polipektomi işlemi) çıkartılabilirler. Böylece olay kolon kanseri evresine varmadan durdurulmuş olur” dedi.

“HASTALIK, ÇOĞU ZAMAN  SİNSİ BİR KLİNİK TABLO İLE SEYREDİYOR”

Belirtiler arasında demir eksikliğine bağlı kan seviyesi düşüklüğü, bağırsak düzeninin hastanın eski yaşantısına göre farklılık göstermesi, makattan taze kan gelmesi ya da gizli kan testinin pozitif çıkması ve karın ağrısı olduğunu belirten Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz açıklamalarına şu şekilde devam etti: “Bazen bütün bunlar olmayıp, ciddi kilo kaybı, iştahsızlık, takatsizlik gibi şikayetler de kolon kanserinin belirtisi olabiliyor. Kolon kanseri toplumda daha ziyade 50’li yaşlar ve ilerisinde görülüyor. Hastalık çoğu zaman sinsi bir klinik tablo ile seyrediyor. Hasta ancak şikayetler nedeni ile hastaneye gittiğinde kolonoskopi ile hastalığı tespit edilebiliyor. Ancak bu şikayetlerin ortaya çıkmış olduğu dönemde hastaların yarısında başta karaciğer olmak üzere vücudun bazı bölgelerinde metastazlar gelişmiş oluyor.

Batılı toplumlarda 50 yaşın üstünde olan gruplarda, beş yılda bir yapılan kolonoskopik takip programlarına alınmış vakalarda kolon kanserinden ölüm oranının %85 düzeyinde azaldığının defalarca kez saptandığını vurgulayan Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz, “Kolonoskopi sırasında bulunan polipler alınmakta, böylece takip edecek beş yıl içinde kansere dönüşebilecek öncü lezyonlardan hasta kurtulmaktadır. Bu takip programlarına girmemiş ve kolon kanseri saptanan vakalarda ise metastazlar ile karşılaşılmakta, dolayısı ile sadece ameliyat yeterli olmayıp, radyoterapi, kemoterapi gibi uzun sürecek tedavilere ihtiyaç duyulmaktadır. Hastalık ne yazık ki bu grup hastaların çoğunda yaşam kaybı ile sonlanmaktadır. Günümüz tıp anlayışında saptanan hastalığı tedavi etmekten ziyade, önceden alınabilecek tedbirlerle hastalığın hiç oluşmamasını sağlamak önem taşır.” diye konuştu.

TEREYAĞ ve MARGARİN TÜKETİMİ KOLON KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIYOR

Kolon kanserine neden olan faktörlerin değiştirilebilen ve değiştirilemeyen olarak ikiye ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Ahmet Kemal Gürbüz risk faktörleri hakkında önemli bilgiler aktardı:

Değiştirilemeyen faktörler: Temel faktör genetik kanser yatkınlığıdır. Bazen ailesinde hiçbir kolon kanseri vakası olmamasına rağmen genetik faktör, ilk olarak indeks (o an karşılaşılmış olan) vakada başlamış olabilir. Dolayısı ile bu vakanın çocukları ve torunlarında da bu genetik yatkınlık süregelecektir. İndeks vakanın üstündeki ve altındaki jenerasyonlarda da kolon kanseri yahut polipleri ortaya çıkabilir. Kalın bağırsak kanserinin yüzde 95 oranında kolin poliplerinden geliştiği bilindiği için, ailesel kolon poliplerine yatkınlık da diğer önemli bir husustur. Tek ferdinde polip ya da kolon kanseri olan ailelerin, birinci derece kan bağı olan yakınlarının belli aralıklarla polip ve kanser açısından kontrol kolonoskopileri yaptırmaları gerekir. Zira bu gruptaki bireylerde kolon polibi ya da kanseri normal toplumdaki sıklığına göre artış göstermektedir. 

Değiştirilebilen faktörler: Beslenme ve yaşam tarzı önemli yer tutar. Kırmızı etin fazla yenmesi ve mangalda pişirilme yönteminin rutine sokulması kolon kanseri artışını ortaya çıkarır. Tereyağı ve margarin kullanımının fazlalığı, kolon kanserini uyarır. C vitamini ve kalsiyumdan düşük beslenenlerde de kolon kanseri daha sık ortaya çıkar. Doğal yaşam ve işlenmemiş besinlerden oluşan doğal gıdalarla beslenme tarzı kolon kanserinin daha seyrek görülmesine katkıda bulunur. Sigara, alkol kullanımı, sedanter yaşam, kilo fazlalığı ve diyabet hastalığının varlığı da kolon kanseri riskini artırır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *