Dr. Sevgi Ekiyor, medikal detoks ile sağlıklı zayıflamanın mümkün olduğunu söyledi.
Dr. Sevgi Ekiyor, “Günlük hayatımızda, her yaş diliminde ve yaş ilerledikçe artarak, bedenen ruhen mevcutlarımızı tüketmekle kurulu bir düzenle karşı karşıyayız. Vücudumuzda bulunan enzimler, hormonlar, vitaminler kendini üretme fonksiyonuna sahip olsa da değişen dünyevi şartlar sebebiyle tüketimleri daha hızlı olmakta üretimleriyle ve dışarıdan yerine koymakla denge kurulamamaktadır. Ütopik bir yaşam ortamı oluşturamayacağımıza göre elimizde bulunan tıbbi verilerle sağlıklı yaşamı yönetmemiz gerekmektedir. Vücudumuzda özellikle daha önceden olmayan olduğunda bizleri endişelendiren bulgularımızı (semptomlarımızı) bir düşünelim. Hekimlik hayatımdaki acil servis sorumlu hekimliği deneyimi bana gösterdi ki insanlar hastanelere halsizlik, yorgunluk, şişkinlik, yeni teşhis edilen alerji, döküntü, uzun süren veya tek bir antibiyotikle geçmeyen, daha şiddetli seyrettiğini ifade ettikleri enfeksiyonlar ya da dışkılama alışkanlıklarındaki sık sık değişmeler, ishal, kabızlık, karın ağrısı atakları gibi birçok hayat standartlarını düşüren durumdan şikayetçi ve muzdaripler. Hastanelerde verilen hizmet kişinin şikayetleri testlerle ispatlanan belli düzeylere ulaşınca çözüm aranan ve tedavi edilen hastalıklara dönüşen tablolara yöneliktir. Halbuki bireylerin kendilerini huzursuz eden bu bulguları danışman hekimleri vasıtasıyla kendilerine özel sağlıklı yaşam danışmanlığı programlarıyla yönetmeleri hem sorunlarını çözmeye hem de ileride gelişebilecek hastalıkları önlemeye yarayacaktır. Bu program bir nevi koruyucu ömürlük danışman hekimlik olarak görev alarak hastalarımıza bütüncül yaklaşabilmemiz demektir” dedi.
Hastalara yaklaşırken önce onları iyi dinlemeli ve böylece hayatlarındaki sağlıklarını etkileyen önemli durumları tespit ederek yola devam edilmesi gerektiğini ifade eden Ekiyor, “Bunlardan bazıları; beslenme, uyku, travma, operasyon, gelişimsel öyküleri, stres faktörleri, doğum veya doğurma öyküleri, aldıkları tedaviler gibi hastanın yanıtına ve deneyime göre şekillendirilebilecek birçok soru-cevaptır. Akabinde hastaya özgü klinik, genetik, bioenerjik açıdan testler isteyerek, hastaya özgü vücuttan atılması gereken toksin, mikroorganizma gibi faktörler, vücutta eksilen enzim hormon vitamin gibi faktörlerin suplementerler, ilaçlar ve beslenme ile yerine konmasını ve zararlı olanların atılmasını sağlayarak, ozon tedavisinden faydalanarak bağışıklığı güçlendirmek, vücut bazal metabolizmasını düzenlemek ve hem mevcut durumu iyileştirip şikayetleri ortadan kaldırmak hem de gelecekte karşılaşılacak durumlar için daha iyi bir savunma sistemine kendine özgü sağlıklı yaşam alışkanlığına kavuşturarak hedeflemekteyim” diye konuştu.
“Medikal detoksla zayıflama en sağlıklı zayıflama yöntemlerinin başında gelir”
Sağlığı bir bütün olarak değerlendirmek gerekirse, bağırsaklardan dişlere kadar her organın sağlık da yeri olduğunu kaydeden Ekiyor, “Çok akut bir travma ya da benzeri bir nedenle hasar görmüş bir bölge yok ise hastadaki şikayetler hep bir birikimin, sıkıntı oluşturan ve birbirini tetikleyen başka sistemlerin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tespit edilen her bir problemin birlikte çözümü ile gerçek bir iyileşme sağlanabilir. Bağırsakların ve floranın beden sağlığımızdaki yeri çok büyüktür. Disbiyoz, kronik rahatsızlıkların sürecini hızlandıran önemli bir sağlık problemidir. Doğumdan itibaren yanlış beslenme, kullanılan antibiyotikler, çevresel şartlar gibi nedenlerle bozulan flora ile birlikte, sindirim, boşaltım, vitamin-hormon sentezleri, bağışıklığımız, hatta duygular düşünceler de bozulmaktadır. Bu nedenle tedavide ilk adımımız florayı sağlığına kavuşturmak olmalı. Bağırsak detoksunun ardından hassasiyetlere dikkat edilerek düzenlenecek yeni bir beslenme düzeni, hassas olunmasa da sağlıksız olduğunu bildiğimiz her türlü rafine-işlenmiş-katkılı gıdalardan uzaklaşmak, azalmış probiyotiklerin yerine konması, ne yediğimiz kadar nasıl sindirdiğimiz de önemli olduğundan eksik enzimlerin düzen sağlanana kadar takviyesi, yeterli su tüketimi floranın sağlığı açısından yapılması gereken uygulamalardır. Bozulan florada sayıları çok az olan bir takım fırsatçılar hızla çoğalmaya başlarlar. En büyük gıdası şeker olan candida da fırsatçı bir maya mantarıdır. Kendi metabolizmaları sonucu oluşturdukları toksik maddelerle yaygın ağrılardan, obeziteye, cilt bulgularından depresyona kadar bir çok semptoma neden olabilirler. Bu durumda metabolik, ve de hormonal dengeyi sağlayabilmek için mutlaka antikandidial, antiasidik, insülin direncini kıracak bir beslenme programının uygulanması gerekir” ifadelerini kullandı.
Günlük hayatta tüketim yaparken herkesin ideal beslenme sisteminin farklı olduğunu belirten Ekiyor, “Dolayısıyla sindirim açısından da ele alarak hastaya metabolik bir balans-denge kurmak gerekir. Bu sayede hasta hem besinlerden hep olumlu faydalanıp ideal kilosuna da kavuşacak şekilde kalori hesabından öncelikli olan faktör kişiye faydalı sindirebileceği ve ihtiyacı olan gıdaları doğru programlamakla olmalıdır. Geniş çaplı yapılan kan testleri sonuçlarına göre gıda alerji ve intoleransları tespit edilip kişiye verilen doğru beslenme programında florasını bozan gıdaları da yasaklayıp ve düzenlediğimiz gündelik takviye ilaç ya da supplementerleri ile kas oranını ve sıvı oranını artırıp istenmeyen yağlardan kurtulma sağlayabiliyoruz. Vücudun biyolojik yaşını da gençleştirmiş ve edinilmiş alışkanlıkları düzenleyerek kendimize daha sağlıklı yaşam alışkanlıkları katmış oluyoruz bu da devamında kilo kontrolü ve geç yaşlanmayı sağlamış oluyor” açıklamalarında bulundu.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *