Uzman Klinik Psikolog Yasemin Kamalı, okul ve sınav stresine karşı anne babanın rolünün büyük olduğunu belirterek, “Bu süreçte aileler stadyumdaki seyirci, öğrenciler oyuncu gibidir. Çocuğunuzu kıyaslamayın ve onu koşulsuz sevdiğinizi hissettirin” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Yasemin Kamalı, okulların açılmasına günler kala öğrencilerin yaşadığı sınav stresinin psikolojik ve fizyolojik durumlarına dikkat çekti. Kamalı, yaptığı açıklamada: “Öğrenciler, uzun bir eğitim öğretim yılı boyunca sınava hazırlanıyor, ardından gösterecekleri 2-3 saatlik performansın geleceklerini şekillendireceği düşüncesiyle strese giriyor. Stres nedeniyle ya içine kapanıyor ya da saldırgan, endişeli veya çekingen bir ruh haline bürünüyorlar” dedi.
Uzm. Psikolog Kamalı yoğun stres altındaki çocuktaki sık görülen belirtileri ise şöyle sıraladı: Tırnak yeme, uykuya dalmada ve uyanmada güçlük, sık uyanma, beslenme değişiklikleri, sindirim sorunları, tuvalet kullanım sıklığı gibi durumlar sınav kaygısına işaret eder.
Çocuğu beklenti havuzuna atmayın
Kamalı, bazı durumlarda stresin kaynağının sınavdan ziyade ailenin sınava bakış açısı olduğunu belirterek, “Sınav karşısında paniğe kapılan ebeveynler durumu kontrol etme endişesiyle çocuğa potansiyelinin üzerinde sorumluluk yüklüyor. Hem okulda öğretmeni tarafından hem evde ebeveynleri tarafından beklentiler havuzuna atılan çocuk yüzme bilmediği için boğulma tehlikesi yaşıyor, bunlarla baş edemeyen çocuğun performansı düşüyor. Bu da herkesin kaygısını arttırıyor ve içinden çıkılmaz bir kısır döngü yaşanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Hedeflerinizde gerçekçi olun
Bu konuda ailelere ve öğretmenlere büyük sorumluluk düştüğüne dikkati çeken Kamalı, “Ebeveynler ve öğretmenler olarak en başta beklentilerimizi gözden geçirmemiz; çocuktan potansiyelinin sınırları içinde bir performans bekleyerek bu beklentileri gerçekçi bir seviyeye çekmek gerekiyor. Bununla birlikte çocuğu her koşulda seveceğinizin mesajını otantik davranışlarla hissettirmek performans kaygısı yaşamasını engelleyecektir” dedi.
Kamalı ‘başarılı olursam beni sevecekler’ inancına sahip çocuğun sevilmeyecek olma korkusunun oluşturduğu stresle motivasyon kaybına uğradığına ve yaşadığı konsantrasyon-dikkat sorunları sebebiyle başarısının potansiyelinin altına düştüğü bilgisini verdi.
Hayatını puanlamayın
Ailelerin motive amacıyla çocuklarını başkalarıyla kıyaslama durumunun da stresi arttırdığına ve başarıyı düşürdüğüne işaret eden Kamalı, “Girilecek olan sınav bir araçtan çok amaç gibi algılanıp hayat meselesi haline getirildiğinde olası bir olumsuz durumda yaşanacak hayal kırıklığı da bir o kadar büyük olur. Bu hayal kırıklığına yönelik korku ise sınava gireceklerin daha girmeden elini kolunu bağlayacak şeylerden biri olacaktır. Bu sebeple sınavı hayatın odağına koymamakta fayda görüyoruz” diye konuştu.
İki taraf da empati kurmalı
Kamalı, sınav döneminde ideal ev ortamına ilişkin aileleri uyararak sözlerini şöyle tamamladı: “Evde sınav dışında konuların konuşulması, farklı etkinliklerin yapılması bu atıfları yumuşatır. Çocuğunuzun var olan bir becerisini geliştirmek ya da yeni bir beceri kazandırmaya yönelik teşvikler de ‘sınav hayatındaki tek kurtuluş yolu’ gibi olumsuz düşünceden korur. Bu süreçte aileler stadyumdaki seyirci, öğrenciler ise oyuncu konumunda o halde iki tarafın da kendine özgü bir psikolojisi mevcut. Bu noktadan bakıldığında iki tarafın birbiri ile empati kurması da kolaylaşacaktır”.