İstanbul
Hafif yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Marmara Basın Sağlık Op. Dr. Kemal Keşmer: “Bel fıtıklarının ancak yüzde 2’si ameliyat gerektirir”

Op. Dr. Kemal Keşmer: “Bel fıtıklarının ancak yüzde 2’si ameliyat gerektirir”

942
GÖSTERİM
7 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Beyin ve Sinir Cerrahı Op. Dr. Kemal Keşmer, bel fıtıklarının yüzde 2’sinin ameliyat gerektirdiğini ve ameliyat olanların ise yüzde 5 oranında fıtığın tekrarlama riskinin olduğunu söyledi.

VM Medical Park Kocaeli Hastanesi’nde Beyin ve Sinir Cerrahı Op. Dr. Kemal Keşmer, bel fıtığının belirtileri hakkında bilgiler verdi. Bel fıtığının en önemli belirtisinin bel ve bacak ağrısı olduğunu belirten Keşmer, bel fıtığından korunmanın yolları ve bel fıtığının tedavi sürecini anlattı. Keşmer, “Başlangıçta belde başlayan ağrı daha sonra giderek bacağa yayılır. Bu ağrı genellikle tek taraflıdır ancak iki taraflı da olabilir. Bazen hastalar yalnızca bacak ağrısı ile gelir. Ani bir zorlanma ya da ters hareketle ağrı birden başlayabilir. Genellikle ağrı daha önce birkaç defa tekrarlamıştır, tedaviyle ya da kendiliğinden düzelmiştir. Hastada ayrıca bacakta uyuşma, bel hareketlerinde kısıtlama görülebilir. Öksürme, hapşırma, uzun süreli oturma, ağır yük kaldırma, otomobil kullanma, öne doğru eğilme, stres, soğukta kalma ağrıyı arttırır” dedi.

Bel fıtığının oluşma mekanizması hakkında bilgiler aktaran Op. Dr. Kemal Keşmer, “Kafatasının altında enseden başlayıp kuyruk sokumumuzun ucuna kadar omurilik kanalını oluşturan 31 adet omur vardır. Bu omurlardan beş tanesi bel bölgesinde bulunur. Bu omur kemiklerinin arasında hareketi sağlayan ve darbelere karşı koruyucu görev yapan disk şeklinde özel bir kıkırdak bulunur. Bu disk iç ve dış tabaka olmak üzere iki kısımdan oluşur. Dıştaki tabakanın yapısı bozulunca içte bulunan yumuşak tabaka dışarıya doğru taşar. Bu taşan (fıtıklaşan) kısım omurilik kanalındaki omuriliğe ve omurilikten çıkan sinirlere baskı yapar ve bu sinirleri sıkıştırır. Bel bölgesi omurganın hareketli bölgesi olduğundan ve en çok yük taşıyan bölümü olduğundan bu bölge fıtıklaşmanın en çok görüldüğü bölgedir. Bu şekilde ortaya çıkan hastalığa bel fıtığı denir” diye konuştu.



Bel fıtığı kimlerde görülür?

Oturarak çalışan kişilerde bel fıtığı görülme ihtimalinin yüksek olduğunu ifade eden Beyin ve Sinir Cerrahi Op. Dr. Keşmer şunları söyledi: “Toplumun yüzde 80’inden fazlasının en az hayatında bir kere bel ağrısı çektiği bilinmektedir. Bel ve bacak ağrısı ile hekime başvuranların sayısı oldukça fazladır. Sıklıkla orta yaşlarda görülür fakat her yaşta ortaya çıkabilir. Oturarak çalışan kişilerde bel fıtığı görülme ihtimali yüksektir. Ağır yük kaldırmak zorunda olanlar, spor yaparken dikkatsiz davrananlar, egzersize ısınmadan başlayanlar, duruş ve oturma bozukluğu olanlar risk altındadır. Kontrolsüz ve dengesiz olarak eğilerek yük kaldırma en sık karşılaşılan nedendir. Bel fıtığı titreşimli araç kullananlar ve şoförlerde sık görülür. Sigara ve alkol kullanımı da bel fıtığını tetikleyebilir. Stres, obezite, geçirilmiş travmalar, ailesel yatkınlık, sistemik hastalıklar, kemik erimesi diğer risk faktörleridir. Bu risklere ne kadar çok maruz kalıyorsanız bel fıtığı olma ihtimaliniz de o kadar fazladır.”



"Her bel ağrısı bel fıtığı değildir"

Bel fıtığı teşhisinde hastalığın hikayesi ile muayenenin önemine de değinen Dr. Keşmer, “Her bel ağrısı bel fıtığı değildir. Kanser, romatizma, bel kayması, enfeksiyonlar, böbrek taşları, kalça eklem hastalıkları, omurga kırıkları spor yaparken belini incitmek gibi birçok sorun bel fıtığı gibi belirtiler verir. Bu yüzden teşhis koyarken dikkatli olmak gerekir. Bel fıtığı teşhisinde hastanın anamnezi (hastalığının hikayesi) ve muayene önemlidir. Tanıyı kesinleştirmek için bilgisayarlı bel tomografisi ya da daha sıklıkla bel MR’ı önemli bir yer tutmaktadır. Bu yöntemlerle sorunun nerede ve hangi dokuda olduğu kolaylıkla tespit edilir. Ayrıca bilgisayarlı tomografi kemiğin durumunu daha iyi ortaya koyduğu için bazı durumlarda tercih edilebilir. Böylece hastanın şikayeti, bu şikayetin hikayesi, öz geçmişi, fizik muayene bulguları, radyolojik tetkikler (grafi, tomografi, MR), laboratuvar tetkikleri ile kesin tanı konulur” diye konuştu.



Bel fıtığının tedavisi

Bel fıtığının tedavisinde öncelikle konservatif tedavi denen ilaç kullanımı, istirahat, sert bir yatakta yatmak, korse kullanmak ve fizik tedavi gibi yöntemler uygulandığını belirten Kemal Keşmer, “Bunlar birçok bel fıtığı hastalığının düzelmesini sağlar. Kas gevşetici, ağrı kesici ilaçlar ve merhemler; b vitamini, kıkırdak yenileyici ürünler tercih edilir. Akut dönemde istirahat önerilirken, kronik dönemlerde hastaya egzersiz yapması önerilir. Burada önemli olan nokta hastanın nörolojik muayenesi, MR bulguları, şikayetlerin süresi, daha önce hangi tedavilerin uygulandığı ve hastanın çektiği ızdırabın derecesidir. Eğer bacaklarda güçsüzlük gelişiyorsa, idrar tutamıyorsa ve bunu bel MR’ında açıklayan sinir basısı varsa acil ameliyat olmak gerekir. Bunun dışında altı haftadan fazla süren şiddetli ağrılarda, diğer konservatif tedavilere yanıt vermeyen, günlük yaşantıdan alıkoyan şiddetli ağrılarda cerrahi tedavi düşünülür. Modern tıp açısından da bel fıtığında yeni gelişmeler söz konusudur. İstirahat, korse, ilaç tedavisi dışında algolojik tedaviler söz konusudur. Belden omurilik kanalına sıkışan sinirin üzerine yapılan direkt ilaç uygulamaları, fıtıklaşan diskin lazerle yakılması, kök hücre tedavileri gibi yeni uygulamalar vardır. Günümüzde alternatif tedavi yöntemleri hızla gelişmektedir. Manipülasyon tedavileri, akupunktur, ozon tedavisi, proloterapi, biyoenerji, hacamat, sülük tedavileri birçok alternatif yöntem bel fıtıklarında kullanılmaktadır” dedi.



"Vücudun yapısına ters gelen, zorlayıcı hareketlerden kaçınılmalı"

Hareketsiz bir yaşam tarzından uzak durmak ve bel kaslarını güçlendirici egzersizlerin faydasından bahseden Dr. Keşmer, “Önemli olan hastalığa yakalanmadan önce gerekli olan tedbirleri alarak bel fıtığı riskini en aza indirmektir. Bunun için ağır yük kaldırmamaya özen göstermek gerekir. Vücudun yapısına ters gelen, zorlayıcı hareketlerden kaçınılmalıdır. Beli kullanarak eğilmek yerine çömelip yani dizlerimizi kırıp eğilmek, bir yerden bir şey alırken olabildiğince alacağımız cisme yaklaşmak gerekir. İş yerinde beli zorlayacak vücut postürlerine (ergonomiye) dikkat edilmelidir. Hareketsiz bir yaşam tarzından uzak durmak ve bel kaslarını güçlendirici egzersizler çok faydalıdır. Yüzme, yoga, pilates bel ağrılarından korunmak için ideal sporlardır. Ata binmek, bisiklete binmek, tenis ise bel fıtığı oluşmasına neden olabilir. Stresten uzak durmak, iyi ısınmadan spor yapmamak çok önemlidir. Sigara ve aşırı kilodan uzak durulmalıdır” diye konuştu.



Bel fıtığında ameliyat olmalı mıyız?

Bel fıtıklarının ancak yüzde 2’sinin ameliyat gerektiğini vurgulayan Beyin ve Sinir Cerrahı Op. Dr. Kemal Keşmer, “Tabii ki öncelikle kendimizi korumalı ve fıtık olmamalıyız. Ancak fıtık olduktan sonra bir sürü tedavi seçeneğimiz mevcut. Bel fıtıklarının ancak yüzde 2’si ameliyat gerektirir. Eğer çok ızdırap çekmiyorsak ve nörolojik defisit (bacaklarda güçsüzlük, idrar tutamama gibi) yoksa alternatif tedavileri deneyebiliriz. Ameliyatı en son seçenek olarak düşünmeliyiz. Ameliyat olanların yüzde 5 oranında fıtığın tekrarlama riski mevcuttur. Artık mikrocerrahi ile ameliyat riskleri, özellikle ameliyata bağlı bacaklarda güçsüzlük gelişmesi çok nadirdir. Bacaklarda güçsüzlüğü olan, idrar ve gaita problemi olanlarda ameliyattan kaçınmak hastalar için çok büyük tehlike oluşturmaktadır. Çünkü kalıcı olarak ömür boyu bacaklarında ve ayaklarında güçsüzlükle (felçle) idrar ve gaitasını tutamamadan yaşamak zorunda kalabilirler. Bel fıtığında cerrahi ilk seçenek olmamakla birlikte, bu durumlarda ilk seçenek olmalıdır. Son söz olarak bel fıtığının kesin tanısı ve bir felç riski oluşturup oluşturmadığını belirlemek için öncelikle beyin cerrahisine muayene olunmalıdır. Eğer bir felç riski oluşturmuyorsa alternatif tedaviler denenir. Ama diğer tedavi yöntemleri ile tedavi olunamıyorsa ya da yukarıda belirtilen tehlikeli durumlarda cerrahi tedavi önerilir” şeklinde konuştu.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *