Meme kanseri ile ilgili önemli bilgiler veren, VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Meme Sağlığı Ünitesinden Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hatice Gümüş, kadınların düzenli meme muayenesi ve mamografi yaptırmalarının önemine değinerek, "Meme kanseri, mamografi sayesinde el ile yapılan muayeneye kıyasla 1-2 yıl önceden yakalanabiliyor" dedi.
VM Medical Park Kocaeli Hastanesi Meme Sağlığı Ünitesinden Radyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hatice Gümüş, dünya çapında yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre, düzenli mamografi takibinde olan kadınların meme kanserinin daha erken evrede saptandığı ve böylece memenin tamamen alınması, koltuk altı lenf nodlarının alınması, kemoterapi gibi tedavilere ihtiyaç duyma ihtimalinin daha düşük ve tamamen iyileşme ihtimalinin daha yüksek olduğunu söyledi.
Mamografi hakkında bilgi veren Doç. Dr. Gümüş, "Mamografi, memede kitle ve diğer anormallikleri tespit etmek için tasarlanmış röntgen filmidir. Gelişen teknolojiye rağmen halen meme kanseri taramasında altın standart test olmaya devam etmektedir. Belirti veya semptomu olmayan kadınlarda meme değişikliklerini saptamak için tarama amaçlı kullanılabildiği gibi şüpheli meme değişikliklerini araştırmak için de kullanılabilir. Kanser hücresi, bir hücreden başlayıp bölünerek iki, dört, sekiz hücre şeklinde büyümekte ve kitle oluşturmaktadır. Muayenede meme kitleleri genellikle 1 santimetre çapa ulaştıktan sonra fark edilebiliyor. Bir hücrenin bu ebada ulaşması için yaklaşık 1-2 yıl geçmesi gerekir. Bu dönemde çekilecek bir mamografi ile kanser olabilecek meme değişiklikleri, daha muayenede ortaya çıkmadan önce saptanabilir ve tedavide gereksiz gecikmelerin önüne geçilebilir. Mamografinin en büyük avantajı kanser habercisi ‘mikrokalsifikasyon’ dediğimiz küçük kireçlenmeleri saptayabilmesidir. Mamografide bu aşamada saptanan kanserlerin çoğu daha henüz yayılma özelliği kazanmadığı için koltuk altı lenf nodlarının alınmasına ve kemoterapiye ihtiyaç duyulmayacaktır" dedi.
Meme kanserinde erken tanının önemine dikkat çeken Doç. Dr. Gümüş, "Dünya çapında yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre, düzenli mamografi takibinde olan kadınların meme kanserinin daha erken evrede saptandığı ve böylece memenin tamamen alınması, koltuk altı lenf nodlarının alınması ve kemoterapi gibi tedavilere ihtiyaç duyma ihtimalinin daha düşük olduğu ve tamamen iyileşme ihtimalinin daha yüksek olduğu açıkça gösterilmiştir. Her ne kadar mamografi meme kanseri için altın standart test olsa da, muayene ile tespit edilen bazı kanserler mamografide görülmeyebilir. Muayene ve mamografi takibi birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Bunun için mamografi takibi yaptıran hastalarımız için meme cerrahı tarafından da muayenelerinin yapılmasında yarar vardır. Ayrıca bazı yüksek riskli hasta gruplarında ve mamografide ayırt edilemeyen bazı lezyonların değerlendirilmesinde MRI veya USG gibi ek görüntüleme yöntemlerine de ihtiyaç duyulabilir. Meme hastalarının hem muayenelerinin yapılması hem mamografi ve diğer ihtiyaç duyulacak görüntüleme işlemleri için meme cerrahı ve meme radyoloğunun iyi bir iletişimle birlikte hareket etmeleri gerekir. Bu amaç göz önünde bulundurularak, artık dünya genelinde büyük merkezlerde, meme hastalıkları için özel üniteler kurulup aynı ortamda meme cerrahı ve meme radyoloğu bulundurulmaktadır. Ortalama riske sahip ve memesiyle ilgili şikayeti olmayan hastalarda 40 yaşından sonra yılda bir, ailevi olarak meme kanserine yatkınlığı olan ve/veya yüksek riskli hastalarda ise risk derecesine göre daha erken yaşlarda mamografi yaptırmak hastalara erken tanı ve tedavi açısından çok büyük avantaj sağlayacaktır" diye konuştu.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *