İş, tatil ya da farklı nedenlerle yapılacak seyahatler için mesafeleri kısaltan en hızlı yol uçak yolculukları. Ülkemizde de özellikle son yıllarda ekonomik anlamda sunulan cazip fırsatlar sayesinde hem uzun hem de kısa mesafe yolculuklarda uçak kullanım oranlarının arttığı gözleniyor. Ama ne yazık ki uçak yolculukları bazen çeşitli sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Uçuşlar sırasında üst solunum yolu ya da kulak sorunları ortaya çıkabiliyor, hatta Derin Ven Trombozu gibi çok daha ciddi tablolar gelişebiliyor. Elbette alınabilecek önlemlerle bu riskleri en aza indirmek ve keyifli bir uçuş geçirmek mümkün. Acıbadem Taksim Hastanesi Kulak, Burun, Boğaz Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Ahmet Erdem Kılavuz, uçak yolculuklarının genel sağlık üzerine etkileri ve bu sorunlara karşı alınabilecek önlemleri anlattı.
Nefes alma güçlükleri
Uçak kabinlerindeki basıncın atmosfer basıncının çok altında olması nedeniyle oksijen seviyesi de düşüyor. Dolayısıyla yolcular da daha az oksijen tüketiyor. Uçuş süresinin artmasıyla birlikte de buna bağlı sorunlar ortaya çıkabiliyor. Sağlıklı kişiler bu durumu daha kolay telafi ederek, sadece uçuş sonrasında yorgunluk, baş ağrısı ya da mide bulantısı gibi hafif şikayetlerle geçiştirebiliyor. Ancak, oksijen ihtiyacı yüksek dokulara yeterince oksijen sağlanamaması, özellikle kronik kalp damar ve akciğer hastalıkları olan kişilerde ilgili organlarda tahribata kadar gidebilecek sorunlar yaratabiliyor.
Nasıl önlem almalı?
- Oksijen emilimini olumsuz yönde etkilediği için uzun uçak yolculuklarında alkol almamaya çalışın. Kafeinli içecekler tüketmeyin.
- Kronik kalp damar ve akciğer hastalığınız varsa uzun uçuşlar öncesi mutlaka doktorunuza başvurun.
- Bol su için.
Kulakta ağrı ve işitme kaybı
Uçak yolculuklarında en sık rastlanan sorunların başında kulak rahatsızlıkları geliyor. Genellikle küçük basit problemler ve ağrı ortaya çıkarken, kalıcı işitme kayıplarına kadar varabilen sorunlar da gelişebiliyor. Bu durumun nedenine gelince: Uçakların inişi sırasında orta kulak boşluğundaki basınç düştüğü için kulak zarımız içe doğru çökmeye başlıyor. İç kulak da orta kulak ile bağlantısından dolayı bu durumdan etkileniyor. Normalde orta kulak östaki tüpü adını verilen esnek bir tüp ile üst solunum yoluna bağlanıyor. Kulağın havalanması ve drenajı bu sistemle gerçekleşiyor. Basınç değişimlerinde de östaki tüpü devreye girerek iç kulaktaki negatif basıncı dengeliyor ve kulak yapılarının zarar görmesine engel oluyor. Yrd. Doç. Ahmet Erdem Klavuz, östaki tüpünün fonksiyon bozukluklarında, grip, nezle gibi östaki tüpünün şişip kapandığı üst solunum yolu enfeksiyonlarında, burun içindeki bölmenin eğriliği ya da burun etlerinin şişmesi gibi kronik burun tıkanıklığı ile seyreden hastalıklarda ise kulak basıncının dengelenemediğini söylüyor. Bu durumda, geçici kulak tıkanıklığından, kulak içinde sıvı birikmesine ve hatta barotravma adı verilen basınç travmasına bağlı iç kulakta ve orta kulakta kanamalar, kalıcı işitme kayıpları ve baş dönmesi gibi belirtilerle seyreden ciddi tablolar yaşanabiliyor. Basınç farklılığının yaratabileceği ağrıyı birkaç önlem alarak azaltmak mümkün olabiliyor.
Nasıl önlem almalı?
- Özellikle iniş sınasında yutkunma, çiğneme ve esneme hareketini tekrarlayarak kulaklarınızın açılmasını sağlayın.
- Sakız çiğneyerek ağız kaslarınızı hareket ettirin.
- Valsalva adı verilen ve kulağa hava verilen manevrayı öğrenin. Bunun için derin bir nefes alın ve ağzınızı, burnunuzu kapatarak nefesinizi vermeye çalışın. Bunu özellikle iniş sırasında zorlamadan ancak arka arkaya tekrarlayın.
- Kulak ağrınızı azaltmak ve gerekli manevraları yapabilmek için iniş sırasında uyumamaya çalışın.
- Konik burun tıkanıklığınız varsa ve sık yolculuk yapıyorsanız, yolculuk öncesinde mutlaka KBB uzmanına başvurarak gerekli tedaviyi alın.
- Grip, nezle gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarıyla seyahat etmek zorundaysanız, yolculuk öncesi bir uzmanının reçete edeceği burun ve östaki borusunu açmaya yardımcı ilaçları kullanın.
Burun ve boğazda kuruluk
İnsanlar için uygun nem oranı yüzde 30 ile 64 arasında olması gerekirken kabin içinde bu oran bazen yüzde 2 gibi oldukça düşük seviyelere kadar inebiliyor. Bu durum uçuşlarda burun ve boğazda yaşanan kuruluğun nedenini oluşturuyor. Bu nedenle, burun ve boğazda kuruluk hissi, boğaz ve baş ağrısı, sersemlik, burun kanamaları, enfeksiyonlara yatkınlık gibi problemler gelişebiliyor. Özellikle kontak lens kullanan kişilerde göz kuruluğu yaparak göz sağlığını da tehlikeye atabiliyor.
Nasıl önlem almalı?
- Dehidrasyona neden olabileceği için yolculuk boyunca alkol ve kahveden uzak durun.
- Bol su içmeye çalışın.
- Kontakt lens kullanıyorsanız yapay gözyaşı damlalarıyla gözlerinizi nemlendirin. Uzun uçuşlarda aralıklı olarak lenslerinizi çıkarıp gözlerinizi dinlendirmeye çalışın.
Derin Ven Trombozu (DVT)
Özellikle uzun uçuşlarda sürekli oturur pozisyonda hareketsiz durmaya bağlı bacak damarlarında pıhtılaşma en önemli riskler arasında yer alıyor. Derin yerleşimli toplardamarlardaki bu pıhtılar dolaşım sistemine ve akciğer gibi hayati organlara ulaşarak solunum problemleri ve kalp krizi gibi yaşamı tehdit edecek tablolara yol açabiliyor. İstatistikler uzun mesafe uçuşlarında DVT’ye maruz kalma riskinin anlamlı bir şekilde arttığını hatta pıhtılaşmaya yatkınlık ile seyreden kan hastalıkları olanlarda bu riskin uzun uçuşlarda 20 kata kadar yükselebildiğini gösteriyor. Ancak bununla birlikte 4 saatten fazla bir süre oturan herkes için risk bulunuyor.
Nasıl önlem almalı?
- Risk faktörlerine sahipseniz uzun uçak yolculukları öncesi mutlaka doktorunuzla görüşün.
- Sıvı alımını artırın, alkol ve kafein tüketmeyin.
- Uçuş sırasında mümkün olduğunca sık aralıklarla dolaşın, hareket edin.
- Vücudunuzu sıkmayan rahat giysileri tercih edin.