Genellikle kişinin ölüm, ölmek veya intihar hakkında konuşmasının veya yazmasının, umutsuz, çaresiz veya değersiz olduğuyla ilgili yorumlar yapmasının, yaşamak için bir sebep olmadığına dair ifadeler kullanmasının intihar konusunda önemli sinyaller olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu mesajların mutlaka dikkate alınması gerektiğini kaydediyor. Daha önce intihar girişiminde bulunmanın önemli bir risk faktörü olduğunu belirten uzmanlar, psikiyatrik yardım ve desteğin önemine işaret ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization-WHO), 2014 yılında intihar vakalarını önlemek amacıyla 10 Eylül’ü Dünya İntiharı Önleme Günü olarak ilan etti. Bu yılın sloganı ise “Birini Hayata Döndürmek için Bağlantıya Geçin” olarak belirlendi.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Fatma Duygu Kaya Yertutanol, Dünya İntiharı Önleme Günü’ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İntiharla ilgili sinyaller doğru okunmalı
İntiharı önlemenin alınacak bazı önlemlerle mümkün olabileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Fatma Duygu Kaya Yertutanol, intihar düşüncesinde olan kişilerin söyledikleri ve yazdıklarıyla mesajlar verdiğini, bu mesajların doğru okunarak gerekli önlemlerin alınması gerektiğini kaydetti. Yertutanol, “Genellikle ölüm, ölmek veya intihar hakkında konuşan veya yazanların, umutsuz, çaresiz veya değersiz olduğuyla ilgili yorumlar yapanların, yaşamak için bir sebep olmadığına dair ifadeler kullananların, yüksek oranda alkol ve/veya uyuşturucu kullananların, arkadaşlardan, aileden ve toplumdan kendini çekilenlerin, pervasız davranışlar veya daha riskli faaliyetler yapanların, dramatik ruh hali değişiklikleri bulunanların intihar riski bulunuyor” dedi.
İntihar girişiminde bulunmak en önemli risk
Tüm riskler arasında en önemlisinin “daha önce intihar girişiminde bulunmak” olduğunun altını çizen Yertutanol, kadınların erkeklere göre daha fazla intihar girişiminde bulunurken, intihar nedeniyle can kaybının erkeklerde daha fazla görüldüğünü ifade etti.
Psikiyatrik bozukluklar ciddiye alınmalı
Neredeyse tüm psikiyatrik hastalıkların intihar düşüncesi ve intihar girişimi açısından risk taşıdığını aktaran Yertutanol, “İntihar girişiminde bulunan insanların %90’ı kadarında bir psikiyatrik bozukluk vardır. Bu rahatsızlıklardan en sık karşılaşılanları depresyon, bipolar bozukluk, madde kullanım bozuklukları, psikoz ve kişilik bozukluklarıdır. Diğer yandan çoğunlukla depresyonun eşlik ettiği anksiyete bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk ve yeme bozuklukları da intihar davranışı açısından belirgin risk taşımaktadır” diyerek psikiyatrik bozuklukların mutlaka ciddiye alınması gerektiğini ifade etti.
İntihar olgusu kalıtsal mı?
İntihar olgusunda kalıtımsal bir riskten bahsedilmekle birlikte intihar davranışı ile genetik arasındaki ilişkinin karmaşık olduğunu aktaran Yertutanol, “İntihar riskini artıran birçok faktör olduğu için kalıtım tek başına bir etken değildir. Kişide kalıtımsal bir yatkınlık olsa bile, intihar riskini artıran genlerin yaşam boyu aktive olması ya da pasifleşmesi mümkündür. O nedenle çevrenin etkisi yani eğitimin, ailenin, sosyal çevrenin, deneyimlerin katkısı oldukça önemlidir” uyarısında bulundu.
Ağır yaşam olayları ve travmalara dikkat edilmeli
Yrd. Doç. Dr. Fatma Duygu Kaya Yertutanol, psikiyatrik hastalığı olanlar, daha önce intihar girişiminde bulunanlar, sosyal desteği az olanların yanı sıra travmatik yaşantıları bulunanlar, alkol ya da madde kullananlar, ailesinde intihar girişimi olanlar, yakın zamanda önemli bir trajedi (boşanma, akademik başarısızlık, yasal sorunlar, mali sorunlar, zorbalığa maruz kalma) veya kayıp yaşayanlar, silahlara erişimi olanların özellikle intihar riski altında bulunduğunu vurguladı.
Psikiyatrik destek önemli
Ruh sağlığı profesyonellerinin klinik muayene ve testler yardımı ile intihar riskini belirleyebileceğini kaydeden Yertutanol, erken müdahalenin yanı sıra psikiyatrik yardım ve desteğin önemli olduğunun altını çizdi.