CHP Linç Girişimini Araştırma Komisyonu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde gerçekleştirilen organize linç girişimiyle ilgili hazırladığı raporu açıkladı.
Komisyon Başkanı, CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, bazı komisyon üyeleriyle birlikte TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
Özkoç, raporda, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik Çubuk Akkuzulu Köyü’nde, 21 Nisan 2019 tarihinde, bir şehit cenazesinde yaşanan organize linç girişimini somut deliller, fotoğraf ve belgelerle ortaya koyduklarını bildirdi.
Linç girişiminin gerçekleştirildiği gün genel merkezde toplanan MYK’nın bir komisyon kararı aldığını ifade eden Özkoç, Grup Başkanvekili sıfatıyla kendisinin başkanlık ettiği komisyonda, Genel Başkan Yardımcıları Tuncay Özkan ve Yıldırım Kaya, Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, Ankara Milletvekili Murat Emir, Adalet Komisyonu üyesi Antalya Milletvekili Rafet Zeybek, Anayasa Komisyonu üyesi İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu ile Avukatlar Celal Çelik ve Umut Akdoğan’ın görev aldığını söyledi.
Komisyon olarak, olay yerindeki bütün görüntü kayıtları, fotoğraflar ve tanık ifadelerini incelediklerini, ayrıca devlet töreni yönetmelik, yönerge ve teamüllerini araştırdıklarını belirten Özkoç, süreçteki tutarsızlıkları, aksaklıkları, yanlışları ve kast taşıyan noktaları belirlediklerini kaydetti.
Rapor çalışmamıza paralel olarak Kılıçdaroğlu’nun tören alanına girdiği andan, evden çıkarıldığı dakikaya kadar her adımını kesit analizleriyle ortaya koyan bir belgesel hazırladıklarını ve önümüzdeki hafta yayımlanacağını bildiren Özkoç, raporun içeriğine ilişkin şu bilgileri verdi:
TARİH VE SAAT DEĞİŞİKLĞİYLE OLUŞAN “GARİP TESADÜF”
“Rapordaki somut delil ve tespitler ile belgeseldeki açık görüntüler, Genel Başkanımıza yönelik planlı bir linç girişiminin gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır.
İlk olarak, şehidimiz Yener Kırıkçı için cenaze namazının, 20 Nisan Cumartesi günü, ikindi namazını müteakip Çubuk Merkez Cami’nde kılınması kararlaştırılmıştı. Daha sonra Valilik tarafından cenaze namazı; “garip bir tesadüf” oluştaracak şekilde; İstanbul Maltepe’deki Halk Buluşmasıyla aynı gün ve saate, 21 Ağustos günü öğle namazına çekilmiş, yeri de Merkez Cami’nden 3 bin nüfuslu küçük bir köy olan Akkuzulu Köyü’ne alınmıştı.
10 binden fazla insanın katıldığı cenaze töreni için Ankara’nın çeşitli merkezlerinden taşıma yapıldı.
“15 ŞÜPHELİ BELEDİYEDE ŞOFÖR”
Gözaltına alınan şüphelilerden 15 tanesi’nin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde şoför olarak görev yapıyor olması, taşımayı kimlerin, ne şekilde organize ettiğini göstermektedir.
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu dahil, Milli Savunma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, emniyet genel müdürü ve çok sayıda milletvekilinin katılacağı bilinen bir cenaze töreni için, yönergelerde bulunması gereken güvenlik koridorları oluşturulmamış, güzergah ve yol trafiğe açık tutulmamamıştır.
Genel Başkanımızın cenaze törenine katılmasıyla birlikte başlayan provokasyona, imamın defalarca cemaate çağrı yapmasını gerektirecek açık tabloya rağmen müdahale edilmemiş, cenaze namazı bile zorlukla kılınabilmiştir.
“BAKANLAR, ŞEHİDİ SELAMLAMADAN ALANDAN AYRILDI”
*Cenaze namazının ardından da devlet töreni yönetmelik ve yönergelerine göre,
şehidinin naaşının konulduğu top arabasını takip etmesi ve son kez selamlaması gereken protokol, tam ters istikamette güvenlik şeridi içinde tören alanını terk etmiştir.
Genel Başkanımız, koruma ekibine çizilen güzergahı takip etmiş ve açık bir şekilde kontrolsüz kalabalığın içine sürüklenmiştir.
“GÜZERGAHTA TEK BİR GÜVENLİK KORİDORU YOKTU”
Genel Başkanımızın yönlendirildiği güzergahta ve top arabasının arkasında hiçbir güvenlik koridoru yer almamıştır.
Hem kitapta hem de belgeselde açık bir şekilde görüleceği üzere, Genel Başkanımız kalabalığın içine itildikten sonra aynı yüzler, belli bir organizasyon içinde; kortejin önünde kolkola girerek basınç yaratmak, işaretle birbirlerine genel başkanın yerini göstermek, duvar üzerinde birbirlerini yönlendirmek yoluyla linci gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Taş ve sopalar da görüntülerde açıktır.
Genel Başkanımız ve beraberindekilerın sığındıkları eve; Savcılık kayıtlarına göre bölgede bulunan 700’den fazla güvenlik görevlisinin, 1,5 saat müdahalede bulunmaması, evin etrafında güvenlik çemberinin dahi oluşturulamaması, hiçbir şekilde açıklanabilir bir tablo değildir.
EMNİYET GENEL MÜDÜRÜ’NÜN İTİRAF NİTELİĞİNDE SÖZLERİ
Buradaki bir diğer dayanağımız; dönemin Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’nın olaydan bir gün sonra verdiği röportajdır.
Uzunkaya bizzat kendi ifadesiyle jandarmanın evin önündeki kalabalığa müdahale etmediğini ve kendisinin devreye girmek zorunda kaldığını belirtmiştir.
Uzunkaya’nın ardından, 1 saat 15 dakika Köy Konağı’nda bekledikleri anlaşılan, Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin, Genel Başkanımızın bulunduğu evin önüne gelerek, süreci noktaladı.
Akar’ın o hadsiz konuşmasının ardından Genel Başkanımız evden çıkarıldı. Jandarma bölgesinde, Emniyet zırhlı aracıyla güvenli bir alana götürüldü.
İŞLENMİŞ 11 SUÇ VAR, TUTUKLU TEK BİR ZANLI YOK
Aktardıklarım; açık Linç girişimi, raporumuzda belgeler ve somut dayanaklarla, belgeselde de tartışmaya yer bırakmayacak görüntülerle ortaya konulmuştur.
Ortaya koyduğumuz deliller üzerinden, bir iddia değil, hukuki tespit olarak söyleyebiliriz;
21 Nisan 2019 günü Çubuk’un Akkuzulu Köyü’nde şu suçlar işlenmiştir;
- Öldürmeye Tam Teşebbüs (TCK 82/g) suçu
- Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik (TCK 216/1) suçu
- Kasten Yaralama (TCK 86/2-3d) suçu
- Hakaret (TCK 125/3a,b-4) suçu
- Mala Zarar Verme (TCK 152/1f,g) suçu
- Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (TCK 109/2-3b,c) suçu
- Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi (TCK 114/2 ve 119/1c)
- İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi (TCK 115-119),
- Memura Etkin Direnme (TCK 265),
- Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257)
- Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma/Örgüte Üye Olma (TCK 220)
Bu açık tabloya rağmen bugün Genel Başkanımıza yönelik linç girişimiyle ilgili yargılama sürecinde, tutuklu tek bir sanık yoktur. Yumruk atan Osman Sarıgün dahil.
HAKARET VE TEHDİT, SOYLU’NUN BAKANLIK GÖREVİ SAYILDI
Biz, Çubuk Cumhuriyet Başsavcısına tüm şüphelilerin tutuklanması talebiyle başvuruda bulunduk. Sonuç alamadık. Hakimler Savcılar Kurulu’na şikayette bulunduk. Sonuç yok.
Olay günü görevli İl Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü ve tüm görevlilerle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Hala bekliyoruz. Ve bizce en önemlisi, sorunun, toplumsal gerilimin zeminini yaratan söylemleri nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için suç duyurusunda bulunduk.
CHP’li il başkanlarını şehit cenazesine almayın talimatından başlayarak tehdit ve hakaretlerini sıraladık ve Bakan’ın yargılanmasını istedik. Halkı kin ve nefrete alenen tahrik gerekçesiyle yaptığımız suç duyurusuna, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan verdiği yanıt, ülkemizin içinde bulunuğu tablonun özeti niteliğindedeydi.
Başsavcılık, “Müracaata konu olayın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakanlık göreviyle ilgili işlerden kaynaklandığı, Bakanlar hakkında görevlerinden kaynaklanan isnatlara ilişkin soruşturma yetkisinin TBMM’de olduğu” gerekçesiyle soruşturma ve kovuşturmaya yetkim yok dedi.
Yani, yargı, Soylu’nun “çirkef”, “düzenbaz”, “boğazına ne takacağız o görecek” sözlerini, şehitlerimizin cenazesine siyaset sokmasını, İçişleri Bakanı’nın görevi saydı.
Biz, bu yanıtı Anayasa Mahkemesi’ne götürdük, bekliyoruz. 6 ay geçti ortada iddianame yok, bekliyoruz.
“HAKİKATİ ORTAYA KOYMAKTAN GERİ DURMAYACAĞIZ”
Türkiye Cumhuriyeti Hukuk devletinde, yargı basamaklarında beklemekten, haksızlıktan, zorbalıktan yılmayacağız.
Biz, hakikati ortaya koymaktan geri durmayacağız. Biliyoruz ki, iktidarlar yargıyı ele geçirebilir ancak hukuku ortadan kaldıramazlar. Tarih, bizi bir kez daha haklı çıkaracak, failler, tarih önünde hesap verecekler.
Ülkemiz üzerine karanlık emelleri olanlara hatırlatırız ki; Cumhuriyet Halk Partisi ve onun ayrılmaz bütünü olan liderliği, cumhuriyeti kuran Kuvayi Milliye ruhunun bugünkü ve yarınki temsilcileridir. Çanakkale’de kefensiz yatan şehitlerimizden bu yana bu topraklar için, bu millet için, cumhuriyet için bağımsızlık ve demokrasi için şehit düşenler, sadece toprağa değil, bizim yüreğimize gömülürler. Onları asla unutmaz ve unutturmayız.
“ŞEHİTLER BİZİMDİR, ONLARIN CENAZELERİNDE YER ALMAK ÖDEVİMİZDİR”
Biz, hiçbir karanlık elin sergileyeceği korku senaryosundan etkilenmeyiz.
Şehitler bizimdir, onların cenazelerinde, ailelerinin yanında yer almak ödevimizdir. Bizi bundan hiçbir alçaklık geri döndüremez. Biz bu milletin harcıyız, hizmetkârıyız. Biz, milletimizin ta kendisiyiz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden gerçekleştireceği provokasyonlarla bizi yolumuzdan döndüremez.
Ortaya koyduğumuz bu rapor, masumiyeti linç etmeye çalışan, kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize, ulusumuza, devletimize ve demokrasimize kasteden alçaklığın, sorumluları, azmettiricileri ve tetikçileri, hukuk önünde cezalandırılıncaya kadar olayın peşini bırakmayacağımızın en açık dayanağıdır.
Raporda altını çizdiğimiz 22 karanlık nokta aydınlığa kavuşturulmadan bu ülkede hiçkimse kendini güvende hissedemez.”