İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kayyumla görevden alınan belediye başkanlarıyla ile bir araya gelmesini eleştirerek, “Buradan söylüyorum: İşini yap, başımızın üzerinde yerin var ama işini yapmanın dışında başka işlerle meşgul olursan pejmürde ederiz. Bu kadar açık ve net” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bursa’da gerçekleştirilen düzensiz göç ile ilgili değerlendirme toplantısına katıldı. Toplantıda Bursa Valisi Yakup Canbolat’ın yanı sıra ilçelerin güvenlik personelleri ve temsilcileri yer aldı. Bugüne kadar göç konusuna dair pek çok açıklamalar bulunduğunu kaydeden Bakan Soylu, “21. yüzyılın en önemli küresel problemiyle en yoğun teması olan ülke bizim ülkemiz. Problemin küresel boyutuyla ilgili de bugüne kadar kamuoyumuzla pek çok veriyi paylaştık. 2017 itibariyle tüm dünyadaki uluslararası göçmen sayısı 258 milyon. 2018 sonu itibariyle tüm dünyada zorla yerinden edilmiş insan sayısı 70 milyon 800 bin ve bu rakam son 9 yılda yüzde 63 oranında artarak bu seviyeye gelmiş durumda. Bu zorla yerinden edilmiş insanların da 29.4 milyonu ülkeler arası yer değiştirmiş insanlardır. Türkiye’deki 3.6 milyon Suriyelinin bu rakama dahil olduğunu da dikkate alırsak, bu küresel meselede nasıl bir pozisyonda olduğumuz çok daha net anlaşılıyor” dedi.
Dünyadaki her 5 mülteciden 4’ünün göçün çıktığı ülkelere coğrafi olarak yakın ülkelerde yaşadığını belirten Bakan Soylu, “Gelişmiş ülkeler dünyadaki mültecilerin sadece yüzde 16’sını ağırlamaktadır. Günlük hayatımızda göç konusuna temas ettiğimizde basında ve sosyal medyada bu konu ile ilgili söylenenleri değerlendirirken, bu konuyu bir iç siyaset meselesi olarak değil bizim dışımızda gelişen, ancak coğrafi ve sosyal konum sebebiyle diğer ülkelerden daha yoğun şekilde temas ettiğimiz küresel bir mesele olarak görmek ve bunu böyle anlamak gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Ne yazık ki bu meselenin en başından beri, biraz önce belirttiğim gibi sayısını hatırlayamadığım konuşmalar ve son derece şeffaf bilgilendirmeler yapmamıza rağmen, göçü bir iç siyaset malzemesi haline getirmeye çalışma, buradan siyasi pozisyon elde etmeye, hatta bunun için sokakları hareketlendirmeye ve buradan Türkiye’yi zaafa uğratmaya çalışan anlayışla gün geçtikçe daha fazla karşılaşıyoruz. Türkiye’de sağduyulu olunması gereken konularda ilkeli bir duruş sergilemekte zorlanan bir anlayışı da maalesef son dönemde sıklıkla görüyoruz” diye konuştu.
Teröre karşı anayasal ve demokratik düzenlemelerin sert ve net tutumları ortadayken, bugün bazı siyasî yapıların alenen teröre destek verdiğine işaret eden Bakan Soylu, “İlişkilerini inkâr dahi etmiyor ve diğer bazıları da bunlara moral veriyor, propagandasını yapıyor, siyasî destek veriyor. Göç, siyaset için manipüle edilecek, teröre müzahir yapılar siyaset için maskelenecek, bununla ilgili hukuk süreçleri muhalefet yapma adına itibarsızlaştırılacak, terör konusunda dünyada hukuk normları, uluslararası prensipler, uygulamalar, bu noktada görmezden gelinecek ve Türkiye bütün bunlara rağmen hem göçte, hem de terörle mücadelesinde hukuku, insanlığı ve ilkeselliği öncelemesine, kamu düzenini, insan canını, malını korumaya çalışmasına rağmen, mazluma el uzatmasına rağmen eleştirilecek, suçlanacak, sağ ve sola şikayet edilecek. Bu adil değildir. Bu hakkaniyetli bir değerlendirme de değildir” değerlendirmesinde bulundu.
“Devlete meydan okur gibi tekrar aday gösterildi”
Üç belediye başkanının terörle olan ilişiğinden dolayı devam eden kovuşturmaları sebebiyle anayasadan ve kanunlardan kaynaklanan yetki ve sorumluluk dahilinde görevden alındığını belirten Bakan Soylu, “Hatta bir tanesi, bütün Türkiye de iyi biliyor, önceki dönemde de görevden alınmıştı. Suçlu bulundu, sağlık bahanesiyle hapisten çıktı. Devlete meydan okur gibi tekrar aday gösterilmişti, biz bu üçünü görevden aldık. Türkiye’nin en büyük şehrinin yeni seçilmiş belediye başkanı, koşa koşa bunları savunmaya gitti. Biz, PKK ile ilgilerini alenen İçişleri Bakanlığı olarak ortaya koyduk ve bunların terör örgütüyle olan ilişiğini değerlendirdik. Demediler ki bizim terör örgütüyle bir bağımız yoktur, ama dünkü açıklamasında bu belediyelere iftira atıldı diyor. Biz attık iftirayı, biziz. Sadece yazıklar olsun. Ayıptır. Bu devlet 2 bin 200 yıllık geçmişinde şaklabanlıkla ayakta durmadı. Kurallarıyla, kararlarıyla, birliğine, beraberliğine, töresine, geleneğine, bayrağına ve birbirine olan sadakatiyle birlikte ayakta durdu. Çene yaparak ayakta durmadı. Kesinleşmiş hükmü yok diye bizi eleştirirken, kendileri dönüyorlar, bunların masumiyetine, terörle ilişiği olmadığına hüküm verebiliyorlar. Yahu sen hakim misin? Belediye başkanısın. İki laflarının biri seçilmiş, öyle değil mi? Dün aynı partinin belediyeleri, PKK ile el ele çukur ve bayrak eylemlerini gerçekleştirirken seçilmiş değiller miydi? Bizim aklımızla mı alay ediyorsunuz? Belediyelerin iş makinelerini PKK’ya tahsis ederken orada yetişen gençlerin, çocukların belediyeler vasıtasıyla dağa transferini sağlarken bunlar seçilmiş değil miydi? Bomba düzenekleri hazırlarken, evlatlarımızı şehit ederken, 107 polis, 156 asker, 15 köy koruyucusu, 36 vatandaşımız şehit edilirken bunlar seçilmiş değiller miydi?” dedi.
“Cahil haddini bil”
Eline fırsat geçmemesi gereken tarafın PKK terör örgütü olduğunun altını çizen Soylu, “Eline fırsat geçmemesi gereken devlet değildir. Kamu düzeni değildir, demokrasi değildir, adalet ve hukuk değildir. Buna böyle bakmak lazımken, devlet bu milletin hakkını nasıl koruyacak? Devletin eline fırsat geçmesin demek istiyorlar, ‘birilerine fırsat vermeyelim’. Birileri dediğin kim? PKK değilse kim? Cahil, haddini bil. Buradan tekrar söylüyorum, bu memleket 40 yıldır bu terör örgütüyle meşgul. Bükmüşüz, bir noktaya getirmişiz, tekrar buna kuvvet vermek, güç vermek senin ne haddine? Politika çok net ortada, 2014 yılındaki yerel seçimlerde PKK’ya müzahir olan siyasi partinin kazandığı belediye 103, 2009’da 98, aynı seviyede gidiyor. 2019 yerel seçimlerinde 59. 103’ten 59’a indi. Demek ki bu konularda atılan adımlar, vatandaşımızın orada demokratik tercihlerini terör ortadan kalkınca ortaya koyabileceğini göstermektedir. Bu kadar açık ve net. Bunu tekrar tersine çevirmek, tekrar o illerdeki, bölgedeki, ülkemizdeki huzuru bertaraf etmek sana mı kaldı? Kimse kusura bakmasın. Bugün Diyarbakır’da halay çekenlerin, evlatlarımız şehit edilirken, o eylemler yapılırken gıkları çıkmadı. Belediyenin kepçesinin terör eylemlerinde ne işi var diye bir kişiden söz duymadım. Ne zaman ki o eylemlerden sonra iş makinelerini PKK’nın emrine veren o belediyeleri görevden aldık, Türkiye’nin en batısından, İzmir’den kalktılar, koşa koşa geçmiş olsuna gittiler. Şimdi, aynısını yapıyorlar. Maşallah, hakim de onlar, kanun da onlar, etik de onlar, bakan da onlar, her şeyin doğrusunu bilen de onlar. İspanya’da mahkeme, 10 yıldır eylem yapmayan terör örgütü ETA’nın eylemlerine karşı sessiz kalmayı bile kapatma gerekçesi saydı. Bırakın söz söylemeyi, bırakın beraber, özellikle Atatürk fotoğrafı üzerinden terör örgütünün uzantılarını maskelemeyi, yazıklar olsun. Ona ses çıkarmayanlara da yazıklar olsun” şeklinde konuştu.
“Başka işlerle meşgul olursan pejmürde ederiz”
“Ay yıldızlı Türk bayrağı Diyarbakır Belediyesi ve diğer belediyelerden çıkartılırken, içiniz rahattı değil mi? Şimdi, gönlünüz terör örgütü müzahirlerine Atatürk tablosunu verirken rahat etsin. Atatürk’ün her türlü istismar edildiği ortamı gördük bu ülkede, ama terör örgütü üzerinden istismar edildiğine şimdiye dek rastlamadık. Yazıklar olsun” diyerek sözlerini sürdüren Soylu, “30 Ağustos’u yeni geçtik; Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere bütün şehitlerimiz ruhu şad olsun, bunu çok net söylüyorum. Buralarda kalırız kalmayız, görevleri yaparız yapmayız, bunların hepsi, zaman içerisinde geçmişte kalacak işlerdir. Ama bu ülke hür olmalı, bu ülke ve bu millet sadece 780 bin kilometre kareye değil, etrafındaki coğrafyaya ve dünyaya kendi medeniyetini anlatabilmelidir. Bu tip şaklabanlıklar Türkiye’nin kendi istikametini başka bir noktaya çekmektir. Burada hepimiz bir nesiliz. 10 yıl önce de, 20 yıl önce de, 40 yıl önce de Türkiye, PKK terör örgütüyle karşı karşıya kaldı, evlatlarını kaybetti, ekonomisinde yoksunlaştı. Bu dönemleri hep beraber yaşadık, ne istiyoruz yahu, aynısı yeniden mi gelsin? Bizden sonraki nesiller de bu bizim yaşadıklarımızı yaşamaya devam mı etsin? Ballandıra ballandıra anlatıyor, sarılmışlar, kucaklaşmışlar, halay çekmişler. Allah neşenizi artırsın, gözümüz yok. Bir tarafta şehit aileleri dururken, gaziler dururken, Diyarbakır’a gitmişken Hacire anaya da bir uğrasaydın, oğlunun nasıl kaçırıldığını, bir oğlunun nasıl infaz edildiğini onun ağzından bir dinleseydin bari. Yoksa medya yapıcıların, ajansların sana öyle bir sufle yapmadılar mı? Buradan söylüyorum: İşini yap, başımızın üzerinde yerin var, ama işini yapmanın dışında başka işlerle meşgul olursan pejmürde ederiz. Bu kadar açık ve net. Bu ülke adına, bu millet adına, sağına soluna bakmayız. Yıllardır terörden acı çeken insanlar dururken, terörist cenazelerinde yas tutan adamlara böylesine bir destek milletimizin de bizim de gönlümüzü acıtır, kimse kusura bakmasın” dedi.
“Türk bayrağına tahammül edemeyenlere karşı bizim duruşumuz nettir”
Soylu, son dönemde yaşanan olaylara da işaret ederek, “Kandil’in atadığı eşbaşkan dedikleri kayyumlara, şehit yakınını işten atıp terörist yakınını işten alanlara, terörist cenazesine gidip gözyaşı dökenlere, Türk bayrağına tahammül edemeyenlere karşı bizim duruşumuz nettir ve buradan geri adım atmamız söz konusu değildir. Biz aklı karışık insanlar değiliz. Aklı karışık bir devlet de hiç olmadık, Allah’a şükürler olsun. Bizim bu topraklarda 2 bin 200 devlet geleneğimiz var ve biz bu birikimin hakkını vermekle mükellefiz. Tıpkı terörde yaptıkları gibi göç meselesinde de sürekli olarak manipülasyonu, fitneyi ortaya koymaya çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. En son İdlip’teki olay. 50 bin broşür dağıtıyorlar, diyorlar ki, ‘Türkiye kapılarını açıyor, sizi bekliyor’. Millet her şeyi topluyor, doğru kapıya hücum ediyor. Arkadaşlarımız gerekli tedbirleri alıyor, uyarıları yapıyor, ama içerisinde provokatif insanlar elbette söz konusu. Broşürleri dağıtanlar, bu yaygarayı koparanlar, aynı şekilde provokatif hadiselerini orada sergilemeye çalışıyorlar. Neyle karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz” diyerek sözlerini sürdürdü.
“Terör örgütleri insan kaçakçılığı yapıyor”
“Türkiye’nin göç politikasının ensar-muhacir çizgisinde şekillendiğine dikkat çeken Soylu, “Temel harekat tarzımız göçü engelleme değil, göçü yönetme üzerine kurulmuştur. 2011’den beri bu süreci yönetiyoruz. Yaklaşık 8 yıldır belirli bir politika dahilinde dönem dönem ağırlık verdiğimiz konular oldu. Söz gelimi, göç dalgasının başladığı ilk zamanlardaki önceliğimiz gelen insanların barınma, temel ihtiyaçlarının karşılanması ve kayıtlarının sağlıklı şekilde tutulması oldu. Sonrasında insanların sağlık, eğitim, çalışma ihtiyaçlarını birlikte düzenledik. Attığımız adımlarla ilgili birçok yasal düzenleme yaptık. Hiçbir sürecin uluslararası ve iç hukuka aykırı yürütmemeye, hiçbir noktada yasal boşluk bırakmamaya özen gösterdik. Bu 8 yıllık süreç içinde düzenli göçü yönetmenin yanı sıra düzensiz göç ile eş zamanlı bir mücadele ortaya koyduk. Gerek karada, gerek denizde polis, jandarma, sahil güvenlik ekiplerimiz insanüstü mesai ortaya koydular ve hala da bunu sürdürüyorlar. İllerimizi valilerimiz koordinesinde bu mücadeleyi farklı noktalara yaymaya çalıştık. Sadece Suriye değil, diğer Ortadoğu ülkeleri, Orta Asya ve Afrika ülkelerinden de ciddi bir düzensiz göç baskısıyla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmem lazım. Göçmen kaçakçılığının PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin en büyük gelir kaynaklarından birisi olduğunu biliyoruz. Hem uyuşturucu, hem yabancı terörist savaşçı geçişine sebep olduklarını biliyoruz. Kamu düzenini tehdit eder mahiyette olması sebebiyle bakanlık olarak her zaman teyakkuz halinde olduk” ifadelerini kullandı.
“Suriyeli sayısı 3 milyon 657 bin 694 kişidir”
Düzenli göç ve düzensiz göç konusunda güncel verileri de paylaşan Soylu, “Ülkemizde geçici koruma statüsü ile bulunan Suriyeli sayısı 3 milyon 657 bin 694 kişidir. Ben bunu söylediğim zaman manşetler bu olacak. Mesele Suriyeli sayısı değil ki. Mesele bambaşkadır. Bu rakamların zaten veriyoruz. Zaten bu rakamlar Göç Genel Müdürlüğünün sitesinde cuma günleri güncelleniyor. Bu kişilerin tamamı kayıt altındadır. Kayıtları bir proje dahilinde güncellenmiştir. Biz bu kişileri 2 defa kayıt altına aldık. Birincisi geldiklerinde, ikincisi de bir proje ile birlikte bütün biyometrik verileri ile beraber. Yüz fotoğrafları parmak izleri ve 90 üzerinde bilgi noktalarıyla beraber” dedi.
Gönüllü olarak ülkesine dönen Suriyeli sayısının bugün itibariyle 352 bin 52 olduğuna işaret eden Soylu, ”Ayrıca ülkemizde 1 milyon 546 bin kişi de yasal ikamet izni ile bulunmaktadır. Bunlarda çalışma, eğitim öğretim, bunların arasında yabancı şirket çalışanları öğrenciler gibi insanlarda bulunmaktadır. Yakalanan düzensiz göçmen sayısı ise 2010 yılında 175 bin iken, 2018’de yüzde 52 buçuk oranda bir artışla 268 bin 3 olmuştur Bu sene içinde ilk 8 ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 47,2 artarak 237 bin 405 oldu. Geçen yıl 12 ayda 268 bin yakaladık, bu yıl 8 ayda 237 bini aştık. Düzensiz göçmen akımı aynı şiddetle devam etmektedir. Bizler artarak bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Buralardan anlıyoruz ki dünyada göçü tetikleyen şiddet, terör, gelir adaletsizliği, siyasi istikrarsızlık, özellikle emperyalizmin kullandığı radikalizm gibi konularda maalesef göçün yaşandığı ülkelerde herhangi gelişim söz konusu değildir” diye konuştu.
Modern dünyanın göçü bitirmeyi yönelik politika üretmekten ve ya sorunlara çözüm bulmaktan uzak olduğunu kaydeden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Halen ülkemizde toplam 25 geri gönderme merkezimiz vardır. Bunların kapasitesi de 15 bin 476 kişidir. Toplam 4 bin kapasiteli 17 merkezin de açılması planlanmaktadır. Burada gelinen noktada ağırlık verdiğimiz konu gönüllü geri dönüşler ve yerleşik toplumla uyum çalışmalarıdır. Gönüllü geri dönüşleri arttırma konusunda Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatlarıyla hayatı normalleştirmeye dönük çok büyük faaliyetlerde bulunduk ve önemli mesafeler aldık. Ramazan ve kurban bayramları dönüşlerini teşvik etmek suretiyle özellikle oraya gidenlerin, oradaki hayatı görüp dönmelerini sağlamaya çalıştık. Bu politika, rahatlıkla ifade edebilirim ki olumlu sonuçlar vermiştir. Konuşmamın başında söz ettiğim Dünya Mülteciler Yüksek Komiserliği raporunda yer alan verilere göre 2017’de Suriyeli mülteciler arasında yapılan iade algısı ve niyet anketinde Suriyeli mültecilerin 2017’de yüzde 51’i bir gün Suriye’ye dönmeye sıcak baktığını söylemiştir. 2018’de bu rakam yüzde 76 olmuştur. Bizim orada attığımız adımlar gönüllü geri dönmeleri anlayışını yüzde 71 oranında kuvvetlendirmiştir” dedi.
“Ülkelerine geri dönüyorlar”
Soylu, “Bildiğimiz gibi İstanbul’u yeni Suriyeli kaydına kapatmıştık. Ancak başka illerde kayıt olup İstanbul’a gelenler sebebiyle İstanbul’daki Suriyeli sayısı bizim planlanmamızın dışında epey artmıştı. Buna ilişkin bir genelge yayınladık. İstanbul Valiliğimizle birlikte tüm birimlerimizle koordinasyonlu ortak bir çalışma gerçekleştirdik. Tüm geçici Suriyelerin kayıt olduğu illere dönmesine yönelik teklifte bulunduk. Bununla ilgili kontrolleri arttırdık. Sahada daha fazla çalıştık. Bugün elde edilen rakamlara göre başka illere kayıtlı 9 binden fazla aile İstanbul’dan ayrıldı. Bu 35 bin kişi yapıyor. Şu anda bize müracaat eden ve yine başka illere gitmek isteyen 16 bin aile var, bu da 65 bin kişi yapıyor. Bir defada 35 bin kişi ayrıldı, 65 bin kişi de İstanbul’dan ayrılmak için hazırlıklarını yapıyor. Geçen yıl toplam İstanbul’da yakalanıp sevk edilen düzensiz göçmen sayısı 15 bin civarında bile değildi. Şimdiki rakam yılbaşından bu yana 55 bindir. Bir adım daha atacağız. Gönüllü geri dönenlerin sayısı da bin 500’dür. İstanbul’dan gönüllü olarak Suriye’ye dönenlerin sayısı bin 500’dür” diye konuştu.
Türkiye’de çalışan yabancılarla ilgili de bilgiler veren Soylu, “Ayrıca bir rakam daha vereceğim. En önemli meselelerden bir tanesi de çalışma rejimidir. Eğer biz çalışma rejimini kurallarımıza göre kontrol atında tutamazsak, bunu yönetebilmemiz mümkün değildir. Attığımız adımlarla birlikte İstanbul’da ortalama her ay 600-700 kişi yabancı çalışma kategorisinden Sosyal Güvenlik Kurumuna kaydını yaptırıyor. 12 Temmuz’dan itibaren toplam kayıt yaptıranların sayısı 7 bin 500’dür. Yani kayıtsız çalışan yabancıları da kayıt altına alma noktasında irademizi ortaya koyduk. 30 Ekim’e kadar gün verdik, bu tarihe kadar süreleri var. Bursa’da da takvim belirleyeceğiz. Hem kayıtsız Suriyeliler ve yabancıları için, hem kaçak göçmenler için, hem de fabrikalarda, iş yerlerinde çalışıp da kayıtsız olanlar için. İşin yürütülmesine engel olmayız. Eğitime, sağlığa engel olmayız. Kimse kusura bakmasın belirli süre veririz, belli sürede yabancılar kayıtsız şekilde çalışıyorsa gerekli kanunlar yerine gelir. Onlar sonra kimse bize söylemedi demesin. Kayıtsız Türk de çalıştırsan yasak, yabancı da yasak. Bizim görevimiz kayıt altına almaktır” dedi.
Bursa’da Suriyeli sayısı 175 bin
Bursa’da geçici koruma kapsamında bulunan Suriyeli sayısının 175 bin 584 olduğunu ifade eden Soylu, “48 bin 701 kişinin de ikamet izni var. 2018 yılında Bursa’da yakalanan düzensiz göçmen sayısı 608’dir. Bu yıl içinde ise 635’tir. Bursa’da İstanbul gibi yeni Suriyeli kaydına kapalıdır. İş imkanları ve yaşam koşulları açısından bu şehre de bir yığılmanın önüne geçmeliyiz. Buradaki farklı yapılaşmaların önüne hep beraber geçmek durumundayız. Düzeni oluşturmak zorundayız. Oluşacak sıkıntıları hep birlikte yönetmeliyiz. Ensar ve muhacir çizgisinden söz ettim. Burada bizim ensar olarak yapmamız gerekenler varken, muhacirlerin de uyması gereken, dikkat etmesi gereken kurallar var. Buradaki yerleşik hayatı, hukuku, alışkanlıkları gündelik hayat tarzını doğru öğrenmek ve kurallara uygun şekilde yaşamak herkesin sorumluları olduğu gibi, muhacir kardeşlerimizin de sorumluğudur. Fitnelerden, sokak çığırtkanlığından, siyaset bezirganlarının göçü kendisine malzeme etmesinden ancak bu şekilde kurtulabiliriz” dedi.
Konuşmanın ardından toplantı basına kapalı gerçekleştirildi.