AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün Kanal B’de önceki gün yayınlanan “Gündemin İçinden” programında gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.KILIÇDAROĞLU ACINACAK HALDE Katıldığı programda, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti kurultayında Cumhurbaşkanı’nın şahsını hedef alan açıklamaları nedeniyle hakkında soruşturma açılmasını değerlendiren Ayhan Sefer Üstün, “Ana muhalefet liderinin, ilerde iktidar namzeti olmaya aday bir Partinin genel başkanı bu mudur? diye insan üzülmeden edemiyor. Kılıçdaroğlu’nun bu duruma düşmesi acınacak bir haldir” diye konuştu. Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı’na yönelik ağır hakaretlerde bulunmasının tasvip edilecek bir yanı olmadığını ifade ederek hak ettiği cevabı yine halk nezninde alacağını dile getiren Üstün: “Kılıçdaroğlu’ndan beklenen siyaset üretmesidir. Siyaset üretemediğinden, hakaret üretiyor. Doğrudan doğruya ülkemizin birliğini, dirliğini temsil eden Sn. Cumhurbaşkanı’na yüklenerek, hiç yakışık almayan hakarete varan sözler sarf ediyor. Kılıçdaroğlu’nun Sn. Ahmet Davutoğlu dururken, Sn. Bahçeli dururken, Demirtaş dururken Sn. Cumhurbaşkanımıza tavır alması son derece hatalı, yanlış bir stratejidir. Kabul edilebilir bir durum değildir. Sn. Recep Tayip Erdoğan’a hakaret ederek hiç kimse bugüne kadar bir prim elde edemedi. Aksine halk nazarında mahkûm oldu. Zaten şu anda da ağır eleştirilerle muhatap oluyor. Ak Parti olarak biz, kurucu liderimiz olan Sn. Cumhurbaşkanımıza sahip çıkar, Onu bu tür hakaretlere muhatap kılmaz ve savunuruz” dedi. İHANET BELGESİ Öte yandan akademisyenlerin yayınladıkları bildirge için ise “Bilimsellikle, basın özgürlüğüyle, inanç özgürlüğüyle uzaktan yakından alakası yok. Tam bir İhanet Belgesi” değerlendirmesini yapan Üstün, bildirgenin satır aralarını iyi okumak gerektiğine işaret etti. Üstün, bildiride 3 önemli unsurun bilinçli olarak ön plana çıkarıldığını kaydederek şunları söyledi: “Bizi bildirinin içeriği rahatsız etti. Türkiye’de 150 bin akademisyen var. 150 bin akademisyenden 1000 tanesinin bu yönde bir açıklama yaparak görüşünü bildirmesi çok önemli değil diyebilirdik. Ama bildirinin içeriğine baktığımızda gerçekten tam bir “İhanet Belgesi” niteliği taşıdığını görüyoruz. Yayınlanan bildiriyi tekrar tekrar okudum. Bildiride 3 unsur öne çıkıyor. Birinci olarak “Türkiye Cumhuriyeti Devleti planlı bir şekilde katliam, kıyım ve sürgün yapıyor” diyerek devletimizi katılımcılıkla suçluyor ve planlı bir şekilde insanları sürgüne gönderdiğini ifade ediyorlar. Adeta PKK ile uzlaşmamızı ve onlara ülkenin nasıl bölüneceğini tarif etmemizi istiyorlar. İkinci olarak ise “Kürt hareketiyle uzlaşın ve onlara bu hususta ne yapacağınıza dair bir yol haritası sunun” diyorlar. Akıllarınca Türkiye Cumhuriyeti’ne emrediyorlar. Üçüncü olarak yine ağır bir şekilde Devletimizi tehdit ediyorlar. “Saydıklarımızı yapmazsanız sizi uluslararası her platformda şikâyet ederiz” diyorlar. Açıkça bu bildirgenin bilimsellikle, basın özgürlüğüyle, inanç özgürlüğüyle uzaktan yakından alakası yok. Benzer sözleri Amerika’da, Avrupa’da Fransa’da söyleseniz sizi ya deli diye akıl hastanesine atarlar ya da hiçbir zaman çıkamayacağınız zindanlara kapatırlar. Biz böyle bir durumun ortaya çıkmasına zinhar karşıyız. Bizim bu durumu siyaseten eleştirmemiz lazım. Sanıyorum ki bu bildirgeye imza atanlar kamuoyu tarafından mahkûm edileceklerdir.” UZLAŞMA SAĞLANACAĞINI UMUYORUM Yeni Anayasa tartışmalarına yönelik olarak da görüşlerini ifade eden Üstün, daha önce tüm siyasi partilerin oybirliğiyle kabul ettiği 60 maddede uzlaşı sağlandığını hatırlatarak Partiler nezninde bu maddelerin üzerinde tekrar uzlaşı sağlanmasının mümkün olduğunu belirtti. Üstün: “İktidar, muhalefet, basın, bilim adamları herkes ülkemize dar geldiği konusunda hemfikir. “Hadi değiştirelim” dendiğinde ise herkes “Yerim dar” demeye başlıyor. Oysaki tüm siyasi partiler 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde bu anayasanın değişmesi hususunda milletimize taahhütte bulundular. Bu noktada CHP’nin insan haklarına bakışıyla AK Parti’nin insan haklarına bakışı arasında da çok fazla bir fark göremiyoruz. Daha önce tüm siyasi partilerin oybirliğiyle kabul ettiği 60 maddede uzlaşı sağlanmıştı. O yüzden bu maddelerin çok çabuk geçileceğini ve bu maddelerde uzlaşma sağlanacağını umuyorum. Sn. Meclis Başkanımız bu Komisyonun oluşması için gayret sarf ediyor. İnşallah bütün partiler buraya üye verir ve derhal çalışmaya başlarlar” diye konuştu. UCUBE BİR SİSTEM Yeni Anayasada yer alacak hükümet sistemi sorunsalını da değerlendiren ve bu konuda Parti olarak Muhalefetten gelecek önerilere kapıyı kapatmadıklarını vurgulayan Üstün, Yeni Anayasada kendilerini zorlayacak en önemli konunun Başkanlık Sistemi olabileceğini de belirterek var olan yapıyı “Ucube bir Sistem” şeklinde tanımladı. Üstün: “Bu noktada zorlanacağımız en önemli konunun bizim önerdiğimiz hükümet sistemi olan Başkanlık Sistemi’nden kaynaklanacağını düşünüyorum. Ak Parti şu anda hükümet sistemi olarak Başkanlık Sistemi’ni öneriyor. Muhalefet partileri ise Parlamenter Sistemi öneriyor. Hâlihazırdaki sistem ise hiçbirine benzemeyen ucube bir sistem niteliği taşıyor. İlk olarak bu sistemi ıslah etmemiz lazım” dedi. KIRMIZI ÇİZGİMİZ YOK “Son yıllarda Parlamenter sistem aşırı zaafa uğratıldı. Muhalefet partileri dahi şu an bu sisteme Parlamenter Sistem adını koyamazlar” şeklinde açıklamalarda bulunarak Başkanlık Sistemi konusunda diğer partiler gibi kırmızı çizgilerinin de olmadığını kaydeden Üstün: “Masada her iki sistemi de; Başkanlık Sistemini de, muhalefetin önereceği ayrı bir sistem varsa onu da konuşalım. Bizim bu noktada bir kırmızı çizgimiz yok. Kırmızı çizgimiz var demek; istişarenin, müzakerenin ruhuna aykırı. Memleketimiz için hangisi daha faydalı ise bu sistemin getirilmesi lazım. Alternatifli çözümler olabilir. Muhalefet bu manada kendi görüşüne güveniyorsa bir formül üretebilir, Neticede eğer kendine de güveniyorsa bu formülü referanduma da götürebilir” diye konuştu.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *