Birleşmiş Milletlerce (BM) belirlenen 26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığıyla Mücadele Günü dolayısıyla uyuşturucuyla mücadele, dünyanın ortak gündemi oldu. BM’nin 2018 Dünya Uyuşturucu Raporuna göre, dünya üzerinde 31 milyonun üstünde uyuşturucu bağımlısı var.
Son yayınlanan Dünya Uyuşturucu Raporuna göre, dünya üzerinde 31 milyon uyuşturucu bağımlısı var. Bu rakam 2016’da 29,5 milyondu. Aradaki 1 buçuk milyonluk artış ise alarm veriyor. Aynı raporda dünya genelinde uyuşturucu kullanımı 275 milyon olarak yer alırken, bu rakam 2016 raporunda 250 milyon olarak verilmekte. Aradaki 25 milyonluk artış uyuşturucuyu deneyen ve kullananların sayısında hızlı bir artış olduğunu göstermekte. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Oya Mortan Sevi, “Ülkemizde 15-24 yaş grubunda 25 yaş üstüne göre madde kullanımı daha sık olarak görülürken; yakın zamanda yapılan çalışmalar 5-14 yaşları arasındaki çocuk ve gençlerde bile madde kullanımının görülebildiğini işaret ediyor. Ancak madde kullanımına bağlı ölümler 15 yaş ve üzerinde daha sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Erkeklerde çoğunlukla daha sık görüldüğü bilinmektedir. Sokakta yaşayan çocuklar ve suça itilen ergenlerde madde kullanım yaygınlığının daha fazla olduğu bildirilmektedir. Ancak bu grupta tiner, bali gibi uçucu maddeler de ön plana çıkmaktadır. Ayrıca bu durum orta ve üst sosyo-ekonomik düzeyde maddenin az kullanıldığı anlamına gelmemektedir. Yalnızca kullanılan madde türü değişiklik gösteriyor gibi görünmektedir. Kokain daha sıklıkla yüksek sosyo-ekonomik düzeyden gelen kişiler tarafından kullanılmakta iken, esrar ve eroin kullanımına daha düşük sosyo-ekonomik düzeyde rastlanmaktadır” dedi.
Dr. Oya Mortan Sevi, uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığı ile ilgili devlet, sivil toplum kuruluşları ve emniyetin birlikte mücadele etmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Uyuşturucu tüketimi alarm veriyor
BM raporuna göre 2016 yılında 192 milyon kişi esrar, 34 milyon kişi eroin, 21 milyon kişi ekstazi, 18 milyon kişi de kokain kullanmış. Özellikle Afganistan’da afyon üretimi 2016 yılından 2017 yılına kadar yüzde 65 oranında artarak 10 bin 500 tona ulaşmış. Buna karşın 2016’da 91 ton eroin ele geçirilmiş.
Türkiye’de uyuşturucu sorununun büyümesinde, kendini oyalamakta zorlanan, sıkıntıya dayanamayan, çabuk sonuca varmak isteyen, her şeyi çabuk tüketen ve çabucak sıkılan bir nesil yetiştirilmesinin etkisinin büyük olduğunu belirten Sevi, “Değişime önce ebeveynlik stillerimizden başlamak gerek. Küçüklükten itibaren çocuklarımızın; üzülmesin, ağlamasın, zorlanmasın diye her istediğini yapıyoruz. Onları mutlaka bir uyaran ile oyalıyoruz. Böylece çocuklarda spontanlık görülüyor ve çocukların becerileri gelişmiyor. Sorun çözmeyi öğrenemiyorlar. Sadece ders çalışmayı ya da kurslara gitmeyi öğütlüyoruz. Birbirleriyle yarışa sokuyoruz. Kendini başkalarına ispat etmek zorunda hissettiriyoruz. Sınır koymuyoruz, sorumluluk almayı öğretmiyoruz. Örneğin; onların dağıttıklarını biz topluyoruz. Kendi seçimlerini yapmalarına izin vermiyoruz, onların benliklerini baskılıyoruz ya da onları tek karar mercii yapıp şişkin bir benlik oluşturmalarına katkıda bulunuyoruz. Baş etme mekanizmaları gelişmiyor. Sıkıntıyla, boşlukla, değişimle başa çıkmakta zorlanıyorlar ve maalesef onlarla sağlıklı iletişim kuramıyoruz. Uyuşturucu madde o anda onlara çok kolay bir çıkış yolu gibi geliyor. Sorunları onların yerine çözecek, düşünmekten kurtaracak, haz verecek, sıkıntıyı giderecek, kafa yapacak diye umarak bu yolu seçiyorlar. Ancak asıl bilmeleri gereken bu yola bir kere girildiğinde çıkışının olmadığıdır” açıklamasında bulundu.
Uyuşturucu bağımlılığı, “Bir kereden bir şey olmaz” düşüncesiyle başlıyor
Uyuşturucuyu bir kere denemenin bile bağımlı olmak için yeterli olduğunu söyleyen Sevi, “Öncelikle ‘Bir kereden bir şey olmaz’ inancının değişmesi ve uyuşturucu maddelerin etkileri konusunda toplumun her kesimini bilinçlendirmek gerekiyor. Ailelerin bu konuda duyarlı ve bilgili olması önemli. Çocuklarımıza sınır koymayı, hayır diyebilmeyi, zararlı ve yararlı olanı ayırt etmeyi öğretmeli ve bizimle her konuda iletişim kurabileceklerini hissettirmeliyiz. Çünkü ergenler sadece akranlarına kendini kanıtlamak için bile maddeyi deneyebiliyorlar. Bunun yanı sıra ortaokul ve liselerde denetimin ve aileyle iş birliğinin artması şart. Yapılan tek şey okuldan uzaklaştırmak olmamalı. Aile ve okul birlikte bir yol çizerek gençleri kazanmaya çalışmalı” ifadelerini kullandı.
Uyuşturucu maddenin beynin kimyasal yapısını da değiştirdiğinin altını çizen Sevi, “Bunun sonucunda madde kişinin bilişleri, duyguları, davranışları, kişiliği üzerinde ciddi değişikliklere neden olur ve bedeni tahrip eder. Yani kişi hem ruhsal hem de fiziksel sağlığını kaybeder. Kişi bağımlı olduğunda maddeden başka birşey düşünemez hale gelir. Bunun sonucunda aile hayatını, iş hayatını, sosyal ve cinsel yaşamını bozar. Bireyin öfkesi artar, saldırgan davranışlar sergiler, sıklıkla moral bozukluğu yaşar, intihar düşünceleri ve kendine zarar verme davranışları olabilir. Kişi maddenin etkisindeyken gerçeği değerlendirme yetisinde bozulma olabileceğinden kendine ya da başkasına zarar vermek gibi çok yıkıcı sonuçları olabilir. Madde beynin yapısını değiştirdiği ve bir gerginleştirici etkisi olduğu için madde kullanımına bağlı kaygı bozukluğu (anksiyete), psikoz ve deliryum gibi pek çok psikiyatrik rahatsızlığı tetikleyebilir” ifadelerinde bulundu.
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *