İstanbul
Hafif yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Marmara Basın Eğitim Prof. Dr. Selçuk Şirin, “6 yaş, eğitim için çok geç”

Prof. Dr. Selçuk Şirin, “6 yaş, eğitim için çok geç”

350
GÖSTERİM
4 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Eğitim sisteminin çocuğun gelişimine etkisi hakkında konuşan Prof. Dr. Selçuk Şirin, “6 yaşında formal eğitimi başlatarak, çocuğun yetişme sürecindeki en verimli döneminde çocuğa ulaşamıyoruz” dedi.

Forum İstanbul 2019 Konferası’nda ‘Geleceğin Eğitim Sistemi: Neden, Nasıl?’ konu başlıklı oturumda yeni nesil eğitim sistemleri tartışıldı. Oturuma katılan Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şirin Karadeniz ve New York Üniversitesi’nde Davranış Bilimi ve İstatistik dersleri veren Prof. Dr. Selçuk Şirin, Türkiye’de ve dünyadaki eğitim sisteminin çocuğun gelişimine etkisi hakkında açıklamalarda bulundu.

“Normal eğitim sıfırdan tasarlansaydı, üniversite diye bir kavram olmazdı”

0-36 ay arasında eğitimin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Selçuk Şirin, “Eğitimin 6 yaşında formal olarak başlaması yanlış. Çünkü beyne dair bin yıldır öğrendiğimiz her şey şunu gösteriyor; çocuklar doğduğu andan itibaren öğrenmeye başlıyor. Beynin en hızlı değişim dönüşüm gösterdiği dönem, 0-36 ay. Bu aylarda ulaşamadığımız çocuğa, üniversitede ulaşmak israftır. Dolayısıyla biz 6 yaşında formal eğitimi başlatarak aslında çocuğun yetişme sürecindeki en verimli döneminde çocuğa ulaşamıyoruz. Ne zaman ulaşıyoruz? 18 yaşından sonra üniversiteli çocuklara ulaşmaya çalışıyoruz. Normal eğitim sıfırdan tasarlansaydı, üniversite diye bir kavram olmazdı. Nüfusun yarısının alıp 18 yaşındaki çocuğu belli sınıflara, formasyonlara sokup 18 yaşında kazandırmaya çalışmak, faydasız kalıyor. Çünkü beyin gelişimiyle ilgili belli formasyonlar, süreçler bittikten sonrasındaki çaba maalesef israf oluyor” şeklinde ifade etti.

“Eğitim sisteminini tartışmak yetersiz”

Sadece eğitim sisteminin eleştirilmesinin eksik olduğunu ifade eden Selçuk Şirin şunları söyledi; “Okul öncesi dönemde de yani 2 yaşından önce ‘Neler yapıyoruz?’ diye düşündüğünüz zaman eğitim adına zaten birçok sıkıntı ortaya çıkıyor. Fakat sadece eğitimi tartışarak düzenlemek mümkün değil. Eğitim, hayatın doğal bir parçası. 20-25 yıldır aynı soruların içerisinde eğitimde sürekli reformlar yapılıyor. Eğitimin sürekli olarak reform kavramıyla anılması bir rastlantı değil. Eğitimle ilgili tartışmaları sadece eğitim olarak sınırladığımızda aslında sorunu çözmek için bir çaba harcamıyoruz. Eğitim her zaman tek başına bir anlamlı dönüşüm projesi de olamaz. Toplumun da kalkınması lazım. Sadece eğitimle de kalkınmak mümkün değil. Artık rekabet sisteminin olması lazım. Yani çocuk, o eğitimi alınca eşit koşullarda o hayata katılma fırsatı yakalayamıyorsa, zaten o eğitimde her ne aldıysa, onu almıyor demek oluyor.”

“Teknolojiyi ve bilgiyi transfer etmemize gerek yok”

Türkiye ve dünyadaki eğitim sistemine değinen Prof. Dr. Şirin Karadeniz ise, “Dünyada mükemmel bir eğitim sistemi yok. Dünya sürekli değişiyor, gelişiyor. Bu durumda bizim sürekli daha iyiyi arıyor olmamız lazım. Peki dünyada en çok değişen şeyler nelerdir? Birinci olarak bilim değişiyor. Bilim disiplinlerarası olmaya başladı. Bunun en güzel örneği, Cern’dir diye düşünüyorum. Çünkü, Cern’de psikolog, fizikçi, matematikçi ve mühendis var. Her alanda bilim insanı var yani. İşin asıl kısmına odaklanmamız için sadece üniversite, Milli Eğitim Bakanlığı olarak kalmamamız gerekiyor. İşin sektör, üniversite ve okullar boyutu var. Artık bu 3’ü birbirinden bağımsız değil. Bir örümcek ağı gibi iç içe olmak zorunda. Bu 3 ortaklık arttıkça çok daha yeni ve özgün şeyler üretecektir. Merak yoksa, sorumluluk yoksa orada bir sorun vardır. Öğrencinin hayatında fark oluşturmak gerekir. Bu noktada da bu 3 bileşenle başarıya ulaşılıyor. Dünyadaki üretilen tüm bilimsel şeyleri biliyoruz. Teknolojiyi biliyoruz ve kendimiz üretiyoruz ve bunu bakanlığımızla paylaştık. Şunu söylemeye çalışıyorum; Bir şeyleri transfer etmenize gerek yok. Dünyadaki tüm bilgi ve deneyimi alıp, kendi ortamımıza uygun şekilde üretmeliyiz” dedi.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *